
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN AVRUPA İNSAN
HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NE KATILIMI
Yrd. Doç. Dr. Selman Karakul
ÖZET
Avrupa Ekonomik Topluluğu Kurucu Antlaşması’nın orijinal
metninde, insan haklarının korunması konusu, Topluluğun faaliyet
alanına dahil edilmemiştir. Bazı temel hak ve Özgürlükler, Avrupa Birliği
Adalet Divanı’nın (ABAD) kararları yoluyla Avrupa Birliği’nin (AB)
korumasına dahil olmuş ve zamanla Kurucu Antlaşmalarda yapılan
değişikliklerle AB Hukukunun kapsamına girmiştir. Bu çalışmada,
AB’de insan haklarının daha etkin korunması amacıyla gündeme gelen,
AB’nin kurumsal olarak AİHS’ye katılması konusu farklı yönleriyle ele
alınmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Avrupa Birliği Adalet Divanı,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
THE ACCESSION OF THE EUROPEAN
UNION TO THE EUROPEAN CONVENTION
ON HUMAN RIGHTS
ABSTRACT
The protection of human rights was not included in the activities
of the Community under the original Treaty Establishing the European
Economic Community. Some fundamental rights and freedoms were
put under the protection of the European Union (EU) following the
precedents of the European Court of Justice and they were included in
the EU Law through the amendments of the Treaties Establishing the
EU. This paper examines the issue of the accession of the EU to the
European Convention on Human Rights with a view to better protection
of human rights in the EU with its different aspects.
1 Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi, skarakul@dogus.edu.tr
2 29-30 Nisan 2008 tarihleri arasında Çağ Üniversitesi’nde düzenlenen “Avrupa
Birliği Hukuku ve Türkiye Sempozyumu”nda sunulan bildirinin güncellenmiş ve
genişletilmiş halidir.
Keywords: European Union, Court of Justice of the European
Union, European Convention on Human Rights, European Court of
Human Rights
GİRİŞ
Avrupa Birliği (AB) üyesi devletlerin tamamı, Avrupa Konseyi’ne
(AK) üye, dolayısıyla da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS)
taraftır. AB üyesi devletler, diğer AK üyesi devletler gibi, kendi yetki
alanları dahilindeki herkesin, AİHS ve taraf oldukları protokollerde
güvenceye alınan hak ve .zgürlüklerden yararlanmalarını sağlamakla
yükümlüdür. Diğer bir deyişle, AB üyesi devletlerin, kendi yetki alanları
dahilinde, AİHS ve taraf oldukları Ek Protokollerde güvenceye alınan
hak ve .zgürlüklerin ihlal edilmesi durumunda, ilgili AB üyesine karşı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuruda
bulunulabilir.
Öte yandan, AB üyesi devletlerin, AB kurumlarına karşı, AB
Hukukundan kaynaklanan sorumlulukları da bulunmaktadır. AB üyesi
devletler, AB Hukukundan kaynaklanan eylem, işlem ve ihmalleri
sebebiyle, AİHS ve taraf oldukları protokollerde güvenceye alınan
hak ve .zgürlükleri ihlal etmeleri durumunda, bu ihlallerden dolayı
sorumlu tutulabilecekler midir? Diğer yandan, AB kurumlarının eylem
ve işlemlerinden dolayı, AB üyesi ülkelerin AİHM .nünde sorumluluğu
bulunmakta mıdır? Söz konusu tereddütlerin giderilmesi, ortaya
çıkabilecek hukuksal boşluğun doldurulması ve hepsinden önemlisi,
AB topraklarında insan haklarının daha iyi korunabilmesi amacıyla,
AB’nin, üye devletlerin yanı sıra, kurumsal olarak AİHS’ye katılması
gündeme gelmiştir.
AB’nin kurumsal olarak AİHS’ye katılımını konu edinen
bu çalışma beş b.lümden oluşmaktadır. Birinci b.lümde, (1 Aralık
2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’na kadar) Avrupa
Toplulukları Kurucu Antlaşmalarında insan haklarının korunması
y.nünde yapılan düzenlemelere değinilmektedir. İkinci b.lümde, AB
Adalet Divanı’nın (ABAD)3 insan haklarının korunmasına ilişkin içtihadı
üzerinde durulmaktadır. ..üncü b.lümde, AİHM’nin emsal kararları
ışığında AB’nin AİHS ve Ek Protokollerden kaynaklanan sorumluluğu
incelenmektedir. D.rdüncü b.lümde, AB’nin AİHS’ye katılımı
3 Lizbon Antlaşması yürürlüğe girmeden önce Avrupa Toplulukları Adalet Divanı
(ATAD) olarak bilinmektedir.
Keywords: European Union, Court of Justice of the European
Union, European Convention on Human Rights, European Court of
Human Rights
GİRİŞ
Avrupa Birliği (AB) üyesi devletlerin tamamı, Avrupa Konseyi’ne
(AK) üye, dolayısıyla da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS)
taraftır. AB üyesi devletler, diğer AK üyesi devletler gibi, kendi yetki
alanları dahilindeki herkesin, AİHS ve taraf oldukları protokollerde
güvenceye alınan hak ve .zgürlüklerden yararlanmalarını sağlamakla
yükümlüdür. Diğer bir deyişle, AB üyesi devletlerin, kendi yetki alanları
dahilinde, AİHS ve taraf oldukları Ek Protokollerde güvenceye alınan
hak ve .zgürlüklerin ihlal edilmesi durumunda, ilgili AB üyesine karşı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuruda
bulunulabilir.
Öte yandan, AB üyesi devletlerin, AB kurumlarına karşı, AB
Hukukundan kaynaklanan sorumlulukları da bulunmaktadır. AB üyesi
devletler, AB Hukukundan kaynaklanan eylem, işlem ve ihmalleri
sebebiyle, AİHS ve taraf oldukları protokollerde güvenceye alınan
hak ve .zgürlükleri ihlal etmeleri durumunda, bu ihlallerden dolayı
sorumlu tutulabilecekler midir? Diğer yandan, AB kurumlarının eylem
ve işlemlerinden dolayı, AB üyesi ülkelerin AİHM .nünde sorumluluğu
bulunmakta mıdır? Söz konusu tereddütlerin giderilmesi, ortaya
çıkabilecek hukuksal boşluğun doldurulması ve hepsinden önemlisi,
AB topraklarında insan haklarının daha iyi korunabilmesi amacıyla,
AB’nin, üye devletlerin yanı sıra, kurumsal olarak AİHS’ye katılması
gündeme gelmiştir.
AB’nin kurumsal olarak AİHS’ye katılımını konu edinen
bu çalışma beş b.lümden oluşmaktadır. Birinci b.lümde, (1 Aralık
2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’na kadar) Avrupa
Toplulukları Kurucu Antlaşmalarında insan haklarının korunması
y.nünde yapılan düzenlemelere değinilmektedir. İkinci b.lümde, AB
Adalet Divanı’nın (ABAD)3 insan haklarının korunmasına ilişkin içtihadı
üzerinde durulmaktadır. ..üncü b.lümde, AİHM’nin emsal kararları
ışığında AB’nin AİHS ve Ek Protokollerden kaynaklanan sorumluluğu
incelenmektedir. D.rdüncü b.lümde, AB’nin AİHS’ye katılımı
3 Lizbon Antlaşması yürürlüğe girmeden önce Avrupa Toplulukları Adalet Divanı
(ATAD) olarak bilinmektedir.
amacıyla, AB Kurucu Antlaşması’nda, Lizbon Antlaşması ile yapılan
değişikliğe, AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokol ile getirilen düzenlemeye ve
AB’nin AİHS’ye Katılımı Hakkında Anlaşma Taslağına değinilmektedir.
Beşinci ve son b.lümde ise AB’nin AİHS’ye katılımının ardından, ne
tür hukuksal sorunların gündeme gelebileceği tartışılmaktadır.
1. AVRUPA TOPLULUKLARI KURUCU
ANTLAŞMALARINDA İNSAN HAKLARININ GELİŞİMİ
1.1. 1957 Roma Antlaşması’nın Orijinal Metni
Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kuran 1957 Roma
Antlaşması’nın orijinal metninde, temel hakların korunmasına yönelik
bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Antlaşmaya bir temel haklar listesi
dahil edilmesi Avrupa Topluluklarına devlet benzeri bir g.rünüm
verecekti ki, o zaman için böyle bir beklenti bulunmuyordu. Ayrıca, AET
Antlaşmasının, daha ziyade ortak pazarın kurulmasına odaklanan dar
kapsamlı içeriği, Topluluk işlemleriyle temel haklar arasında uyuşmazlık
çıkmasına fazla olanak vermiyordu. Eğer bu tarz bir uyuşmazlık çıkarsa,
taraf devletlerin anayasalarının, temel hakların korunması konusunda en
iyi güvenceyi sağlayacağı varsayılıyordu.4
Bununla birlikte, Roma Antlaşması’nın içerdiği ortak pazara
ilişkin bir takım düzenlemeler, örneğin malların, hizmetlerin,
sermayenin ve kişilerin serbest dolaşımı ve ayrımcılık yasakları,
temel hak benzeri düzenlemeler olarak değerlendirilmektedir.5 Roma
Antlaşması’nda yer alan bu düzenlemelerin temel hak ve .zgürlüklerle
bağlantısı, Ortak Pazar bölgesiyle ve Antlaşma hükümleriyle sınırlıdır.
Bu yüzden, evrensel insan hakları doktrinine en yakın düzenlemenin,
Antlaşmanın diğer hükümleriyle bağlantılı olan ayrımcılık yasakları
olduğu söylenebilir.
1.2. Avrupa Tek Senedi
Temel hak ve .zgürlükler konusunda, Avrupa Toplulukları
Kurucu Antlaşmalarındaki ilk düzenleme, 1 Temmuz 1987 tarihinde
yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi’nde (ATS) yer almıştır. ATS’nin
4 Damian Chalmers vd., European Union Law: Text and Materials, Cambridge,
Cambridge University Press, 2006, s.232-233
5 Bertil Emrah Oder, “Topluluk Hukukunda Temel Hak Koruması”, Avrupa Birliği
Hukuku, Ed. Gül.ren Tekinalp ve Ünal Tekinalp, 2. Bası, İstanbul, Beta Yayınları,
2000, s.740
Başlangıcında, AİHS ve Avrupa Sosyal Şartı’nda güvenceye alınan
hak ve .zgürlüklere, özellikle de .zgürlük, eşitlik ve sosyal adalete
dayanan demokrasi anlayışına, ayrıca Birleşmiş Milletler (BM)
Şartı çerçevesindeki yükümlülükler bağlamında demokrasi ilkeleri
ve insan haklarına saygıya doğrudan atıfta bulunulmuştur.6 ATS’nin
Başlangıcında yer alan bu ifadeler doğrudan Topluluğun değil, Topluluğa
üye devletlerin insan hakları konusundaki kararlılığını yansıtmaktadır.
Ayrıca, ATS’nin Avrupa Toplulukları Kurucu Antlaşmalarından
bağımsız, değişik hükümler de içeren bir Antlaşma olması nedeniyle,
Başlangıcı, kurucu antlaşmaların metnine dahil değildir.7 Dolayısıyla,
ATS’nin Başlangıcında insan haklarına doğrudan yapılan atıfl ar,
Topluluk açısından bir niyet açıklamasının ötesinde, hukuksal bakımdan
herhangi bir güvence getirmemiştir.
1.3. Maastricht Antlaşması
1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe giren AB Antlaşması’nda
(ya da Maastricht Antlaşması’nda) önemli yapısal değişikliklerin
yanı sıra insan hakları konusunda da AB’yi bağlayıcı hükümler yer
almaktadır. 1957’de Roma’da imzalanan AET Kurucu Antlaşması, AB
Antlaşması ile Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşması adını almıştır.
AB Antlaşması’nın Başlangıcında ATS’de olduğu gibi üye devletlerin
.zgürlük, demokrasi ve insan hakları ilkelerine bağlılığı teyit edildikten
sonra, Antlaşmanın eski F.2 (Amsterdam Antlaşması’na göre 6.2.)
maddesinde, AB’nin, AİHS’de güvenceye alınan ve üye devletlerin
ortak anayasal geleneklerinden doğan temel haklara, Topluluk
Hukukunun genel ilkeleri olarak saygı göstereceği belirtilmektedir.
Antlaşmanın eski J.1. (Amsterdam Antlaşması’na göre 11.) maddesine
göre ise, ortak dışişleri ve güvenlik politikası saptanırken hedefl erden
biri de demokrasi ve hukukun üstünlüğünü geliştirip, pekiştirmek ve
insan hakları ile temel .zgürlüklere saygı olacaktır. Ayrıca, daha sonra
Amsterdam Antlaşması’yla yürürlükten kaldırılan, Antlaşmanın eski
K.2.1. maddesine göre, adalet ve içişleriyle ilgili olarak, Antlaşmanın
eski K.1. maddesinde sayılan konular, AİHS ve Mültecilerin Statüsüne
ilişkin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne uygun olarak ele alınacaktır.
Bununla birlikte, Antlaşma’nın L maddesi uyarınca, insan haklarına
ilişkin hükümler, dışişleri ve güvenlik ile adalet ve içişleri alanlarında
ABAD’ın yargılama yetkisi dışında tutulmuş olup, AB Antlaşması’yla
6 Ercüment Tezcan, Avrupa Birliği Hukuku’nda Birey, İstanbul, İletişim Yayınları,
2002, s.161-162; Oder, 2000, s.742
7 Oder, 2000, s.742
getirilen insan haklarına ilişkin düzenlemelerin değeri azaltılmıştır.8
1.4. Amsterdam Antlaşması
1 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması,
Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşması ve AB Antlaşması’nı değiştiren
hükümler içermektedir. Bu değişiklikler arasında, insan haklarıyla ilgili
olanlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:9
– AB Antlaşması’nın eski F. maddesi, 6. madde olarak değiştirilerek,
AB’nin, üye devletlerin ortak ilkeleri olan .zgürlük, demokrasi, insan
haklarına ve temel .zgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
üzerine kurulduğu düzenlenmiştir.
– Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşması’nın 13.1. (eski 6.a.)
maddesi ile Konseyin, cinsiyet, ırk, etnik köken, din ve inanç, .zürlülük,
yaş ve cinsel eğilime dayanan ayrımcılıkla mücadele için gerekli
işlemleri yapacağı belirtilmiştir. Ayrıca Kurucu Antlaşmanın 141.
(eski 119) maddesinde taraf devletlerin çalışma hayatında kadın-erkek
eşitsizliğini gidermesi .ng.rülmüştür.
– AB Antlaşması’na eklenen yeni 7. madde ile 6. maddede
.ng.rülen demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi temel
ilkeleri ağır ve sürekli bir şekilde ihlal eden ülkenin üyelik haklarının
askıya alınmasına olanak verilmiştir. Şu ana kadar bu yaptırıma
başvurulmamıştır.
8 Hansson, Linda, “The Role of the European Court of Justice in the Protection
of Fundamental Rights – A Satisfactory System of Human Rights Protection? -” 2007,
Lund Üniversitesi’nde savunulan Yüksek Lisans Tezi, http://www.jur.lu.se/Internet/
Biblioteket/Examensarbeten.nsf/ 0/433512458256E3BEC12572F0004DBA6C/$File/
xsmall.pdf?OpenElement, 01.03.2008, s.13-14; Tezcan, 2002, s. 162-166
9 Bkz. Oder, 2000, s.743-746; Tezcan, 2002, s.166-188; Hansson, 2007, s.15-17;
Elizabeth F. Defeis, “Human Rights and the European Union: Who Decides? Possible
Confl icts Between the European Court of Justice and the European Court of Human
Rights” Dickinson Journal of International Law, 2001, C: 19, S: 2, s.305-308; Henry J.
Steiner ve Philip Alston, International Human Rights in Context: Law, Politics, Morals,
Second Edition, New York, Oxford University Press, 2000, s.790-791; Chalmers vd.,
2006, s.244-245
– AB Antlaşması’nın 46.d. (eski L) maddesinde yapılan
değişiklik ile ABAD’ın insan haklarıyla ilgili denetim yetkisi .nündeki
sınırlamalar kaldırılmıştır. Ancak, Amsterdam Antlaşması’nda da, insan
haklarının korunmasının hukuksal dayanağı konusundaki belirsizlik
ortadan kalkmış değildir. ABAD bu denetim yetkisini, AİHS gibi somut
insan hakları normlarına değil, hukukun genel prensiplerine dayanarak
gerçekleştirmiştir.10
1.5. Nice Antlaşması ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı
1 Şubat 2003 tarihinde yürürlüğe giren Nice Antlaşması’nda, üye
sayısındaki artışın getireceği kurumsal konularla ilgili düzenlemelere
gidilmiştir. Genişlemeye hazırlık kapsamında, üye devletlerin Avrupa
Parlamentosu’ndaki koltuk sayıları ve nitelikli çoğunluk oylamasında
üye devletlere düşen oy sayısı yeniden düzenlenmiştir. ABAD’ın ve AB
Genel Mahkemesi’nin11 işleyişini hızlandıracak önemli değişiklikler
yapılmıştır. Diğer yandan, nitelikli çoğunlukla karar verilebilecek
alanlar genişletilmiş, ancak vergilendirme ve göç gibi tartışmalı
konularda oybirliğiyle karar alınması ilkesi korunmuştur. Tabii, insan
haklarıyla ilgili Nice Antlaşması’ndaki en önemli gelişme, Kasım
2000’de Biarritz’de Parlamento, Konsey ve Komisyon tarafından
ortak bir beyanname ile kabul edilen AB Temel Haklar Şartı’nın ilan
edilmesidir.12
AB Temel Haklar Şartı, Nice Antlaşması’yla ilan edilmekle
birlikte, Nice Antlaşması ile AB Hukukunun bir parçası olarak
bağlayıcılık kazanmamıştır. Temel Haklar Şartı’nın hukuksal statüsü
konusunda üye devletler arasında mutabakat sağlanamaması nedeniyle,
bu konu ileri bir tarihe ertelenmiştir. Aşağıda, Avrupa Topluluğu Kurucu
Antlaşması ve AB Antlaşması’nı değiştiren Lizbon Antlaşması’nın ilgili
hükümleri incelenirken değinileceği üzere, AB Temel Haklar Şartı,
Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle, Kurucu Antlaşmanın bir
parçası olarak AB Hukukunda bağlayıcılık kazanmıştır.
10 Hansson, 2007, s.17
11 Lizbon Antlaşması yürürlüğe girmeden önce Avrupa Toplulukları İlk Derece
Mahkemesi olarak bilinmektedir.
12 Margot Horspool ve Matthew Humphreys, European Union Law, 4. Bası, New
York, Oxford University Press, 2006, s.18-19
ABAD’ın ilk kararlarındaki bu tutumu, 1963 tarihli Van Gend
en Loos / Nederlandse Administratie der Belastingen ve 1964 tarihli
Costa / ENEL kararlarıyla değişmiştir. S.zü edilen kararlarda, Topluluk
Hukukunun üstünlüğü ilkesi uyarınca, ulusal anayasa hükümlerinin her
durumda temel hakların korunmasında yeterli olmayabileceği kabul
edilmiştir. Bu kararlar, temel hakların korunmasındaki hukuksal boşluğu
göstermekle kalmamış, aynı zamanda bu konunun sorgulanmasına da
yol açmıştır.16
ABAD, 1968 tarihli Van Eick / Komisyon kararında, Topluluk
kurumlarının disiplin soruşturmalarıyla ilgili yetkilerini kullanırken,
Yargılama Hukukunun temel ilkelerini gözetmekle yükümlü olduklarını
belirtmiştir. 1969 tarihli Stauder / City of Ulm kararında, ABAD, insan
haklarına daha açık atıfta bulunmuştur. Komisyon, Topluluğun yağ
stoklarını azaltmak için, düşük gelir grubunda olanlara daha ucuz yağ
satılabilmesine olanak tanıyan bir karar çıkarmıştır. İlgililerin bu haktan
yararlanabilmek için bir kupon ibraz etmeleri gerekmektedir. İndirim
kuponunun Alman ve Hollanda örneklerinde ilgilinin adı yazılı iken,
Fransız ve İtalyan örneklerinde ad yazılmasına gerek yoktur. Alman
vatandaşı olan Stauder, kuponda isminin yazılmasına karşı çıkarak, bu
durumun özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını ihlal ettiğini iddia
etmiştir. ABAD, indirim kuponunda daha .zgürlük.ü olan Fransız
ve İtalyan örneklerinin benimsenmesi gerektiğine, .ünkü bu sayede,
Topluluk Hukukunun genel ilkeleri arasında yer alan ve Mahkemece
korunan temel insan haklarının zarar görmeyeceğine karar vermiştir.
Diğer bir deyişle, eğer Topluluk Hukuku hükümlerinin birden fazla
meşru yorumu mevcut ise, Mahkeme, insan haklarını ihlal etmeyen
yorumu tercih edecektir.17
ABAD, ortak anayasal geleneklere dayandırdığı hukukun genel
ilkelerini, 1974 tarihli J. Nold, Kohlen- und Baustoffgroßhandlung/
Komisyon kararında, uluslararası insan hakları belgelerine
dayandırmıştır. Buna göre, üye devletlerin taraf olduğu uluslararası insan
hakları sözleşmeleri, Topluluk Hukukunun çerçevesini belirlerken rehber
olabilir. Söz konusu davada, başvuran özellikle AİHS’ye dayanmakla
birlikte, ABAD, bu davada açıkça AİHS’den bahsetmemiştir. ABAD,
AİHS’ye ilk kez 1975 tarihli Rutili / Ministre de l’intérieur kararında
doğrudan atıf yapmıştır. ABAD, Rutili kararında, bir üye devletin, diğer
16 ibid.
17 ibid.
üye devlet vatandaşının serbest dolaşım hakkını sınırlandırma yetkisinin
-AİHS’nin 8, 9, 10, 11 ve Ek 4 No’lu Protokolün 2. maddesinde
düzenlendiği üzere- ulusal güvenlik ve kamu güvenliği gerekçeleriyle
yapılacak sınırlandırmalarda demokratik bir toplumda zorunlu olma
koşuluna bağlandığını belirtmiştir. ABAD, yargısal denetimin gereğiyle
ilgili, 1986 tarihli Marguerite Johnston v. Chief Constable of the Royal
Ulster Constabulary kararında, AİHS’nin, Topluluk hukuk düzeni için
özel öneme sahip olduğunu ifade etmiştir. ABAD’ın AİHS’ye yaptığı
bu atıfl ar, AİHS’nin, Topluluğun resmi hukuk kaynaklarından biri
olup olmadığı tartışmalarını gündeme getirmiştir. Ancak, AİHS, ayrı
bir bölgesel .rgüt olan Avrupa Konseyi tarafından kabul edildiği ve
Topluluk AİHS’ye taraf olmadığı için, Sözleşme’de .ng.rülen denetim
mekanizmasına da tabi olmaması ve dolayısıyla AİHS’nin Topluluğun
resmi hukuk kaynaklarından biri olmaması doğal karşılanmaktaydı.18
2.2. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Topluluk
Hukukuna Kazandırdığı Temel Haklar
ABAD’ın, incelediği davalarda, Topluluk İnsan Hakları Hukukuna
kaynak gösterdiği insan hakları sözleşmeleri arasında, AİHS’nin yanı
sıra, BM Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme,
İşçilerin Temel Sosyal Haklarıyla İlgili 1989 Topluluk Şartı ve 1962
Avrupa Sosyal Şartı da bulunmaktadır. ABAD kararlarıyla Topluluk
Hukukuna kazandırılan temel haklar, medeni haklar, ekonomik haklar
ve savunma hakları olarak ü. grupta toplanabilir:19
– Medeni haklar arasında, aile ve özel hayatına saygı gösterilmesi
hakkı, din .zgürlüğü, sendikal faaliyet .zgürlüğü, ifade .zgürlüğü, kişisel
verilerin korunması, eşitlik, cinsel eğilimler nedeniyle ayrımcılıktan
korunma, herhangi bir tıbbi müdahaleden önce .zgür ve bilinçli rıza
gösterme hakkı ve insan onurunun korunması sayılabilir.
– Ekonomik hakların, kamu yararı amacıyla konulan ve hakların
kullanımını sınırlayan bir takım koşullara tabi olduğu kabul edilmiştir.
Ekonomik haklar arasında, ticari faaliyette bulunma hakkı, mülkiyet
hakkı, ekonomik faaliyette bulunma hakkı sayılabilir.
18 Hansson, 2007, s.24-25
19 Chalmers vd., 2006, s.237
– Savunma hakları arasında, etkili yargısal başvuru hakkı, hukuksal
yardımdan istifade etme hakkı ve savunma amacıyla yapılan müvekkilvekil
yazışmalarının tamamının gizliliğini talep etme hakkı, herhangi
bir yaptırım uygulanmadan önce kendini savunma hakkı, kendi kendini
suçlamadan korunma hakkı sayılabilir.
ABAD kararlarıyla tanınan temel hak ve .zgürlüklerin, yukarıda
değinilen AB Temel Haklar Şartı’nın hazırlanmasında da yol gösterici
olduğu kuşkusuzdur. Temel Haklar Şartı, bir bakıma, yargı içtihatlarıyla
Topluluk Hukukuna kazandırılan temel hak ve .zgürlüklerin sistemli
hale getirilip, geliştirilerek, tek bir hukuksal belgede toplanmasından
ibarettir.
2.3. Avrupa Birliği Adalet Divanının 2/94 sayılı G.rüşü
ABAD’ın, 1975 tarihli Rutili / Ministre de l’intérieur kararından
sonra sık sık atıf yaptığı ve Topluluk Hukukunun yorumlanmasında özel
önem atfettiği AİHS’ye, Topluluğun taraf olup olamayacağı konusu,
Komisyon’un 4 Nisan 1979 tarihli resmi katılım önerisinden bu yana
Topluluk kurumlarının gündeminde yer işgal etmiştir.20 Bu konunun
hukuksal yönden açıklığa kavuşturulması amacıyla, AB Konseyi, 26
Nisan 1994 tarihinde, Topluluk Antlaşmasının 228 (6) maddesi uyarınca,
ABAD’a başvurarak g.rüş talep etmiştir. Konsey, ABAD’a yönelttiği
g.rüş talebinde, Avrupa Topluluğu’nun AİHS’ye katılımının Avrupa
Topluluğu Kurucu Antlaşması’na uygun olup olmayacağını sormuştur.
Konsey’e göre, ABAD, AİHS’ye katılımın Kurucu Antlaşmaya
uygunluğu hakkında karar verene kadar, katılım müzakerelerine
başlanamayacaktır.21
ABAD, AB Konseyi’nin talebi hakkında 28 Mart 1996 tarihinde
g.rüşünü açıklamıştır. ABAD’ın 2/94 sayılı g.rüşünde, öncelikle,
Konsey’in g.rüş talebinin kabuledilebilirliği incelenmiştir. ABAD,
g.rüş talebinin kabuledilebilirliğini iki başlık altında ele almıştır.
Birincisi, Topluluğun, AİHS’ye katılım amacıyla bir anlaşma
yapmaya yetkili olup olmadığı, ikincisi ise, bu anlaşmanın, Topluluk
Kurucu Antlaşması’nın hükümlerine uygun olup olmadığıdır. ABAD,
Topluluğun yetki konusunun, henüz müzakereler başlamadan önce
20 Bkz. Tezcan, 2002, s. 237-244; Alston, Philip ve J. H. H. Weiler, “An ‘Ever
Closer Union’ in Need of a Human Rights Policy” European Journal of International
Law, 1998, S: 9, 658-723, s. 659, 666
21 Opinion 2/94 of 28.3.1996; bkz. Alston ve Weiler, 1998, s. 680-683
– Savunma hakları arasında, etkili yargısal başvuru hakkı, hukuksal
yardımdan istifade etme hakkı ve savunma amacıyla yapılan müvekkilvekil
yazışmalarının tamamının gizliliğini talep etme hakkı, herhangi
bir yaptırım uygulanmadan önce kendini savunma hakkı, kendi kendini
suçlamadan korunma hakkı sayılabilir.
ABAD kararlarıyla tanınan temel hak ve .zgürlüklerin, yukarıda
değinilen AB Temel Haklar Şartı’nın hazırlanmasında da yol gösterici
olduğu kuşkusuzdur. Temel Haklar Şartı, bir bakıma, yargı içtihatlarıyla
Topluluk Hukukuna kazandırılan temel hak ve .zgürlüklerin sistemli
hale getirilip, geliştirilerek, tek bir hukuksal belgede toplanmasından
ibarettir.
2.3. Avrupa Birliği Adalet Divanının 2/94 sayılı G.rüşü
ABAD’ın, 1975 tarihli Rutili / Ministre de l’intérieur kararından
sonra sık sık atıf yaptığı ve Topluluk Hukukunun yorumlanmasında özel
önem atfettiği AİHS’ye, Topluluğun taraf olup olamayacağı konusu,
Komisyon’un 4 Nisan 1979 tarihli resmi katılım önerisinden bu yana
Topluluk kurumlarının gündeminde yer işgal etmiştir.20 Bu konunun
hukuksal yönden açıklığa kavuşturulması amacıyla, AB Konseyi, 26
Nisan 1994 tarihinde, Topluluk Antlaşmasının 228 (6) maddesi uyarınca,
ABAD’a başvurarak g.rüş talep etmiştir. Konsey, ABAD’a yönelttiği
g.rüş talebinde, Avrupa Topluluğu’nun AİHS’ye katılımının Avrupa
Topluluğu Kurucu Antlaşması’na uygun olup olmayacağını sormuştur.
Konsey’e göre, ABAD, AİHS’ye katılımın Kurucu Antlaşmaya
uygunluğu hakkında karar verene kadar, katılım müzakerelerine
başlanamayacaktır.21
ABAD, AB Konseyi’nin talebi hakkında 28 Mart 1996 tarihinde
g.rüşünü açıklamıştır. ABAD’ın 2/94 sayılı g.rüşünde, öncelikle,
Konsey’in g.rüş talebinin kabuledilebilirliği incelenmiştir. ABAD,
g.rüş talebinin kabuledilebilirliğini iki başlık altında ele almıştır.
Birincisi, Topluluğun, AİHS’ye katılım amacıyla bir anlaşma
yapmaya yetkili olup olmadığı, ikincisi ise, bu anlaşmanın, Topluluk
Kurucu Antlaşması’nın hükümlerine uygun olup olmadığıdır. ABAD,
Topluluğun yetki konusunun, henüz müzakereler başlamadan önce
20 Bkz. Tezcan, 2002, s. 237-244; Alston, Philip ve J. H. H. Weiler, “An ‘Ever
Closer Union’ in Need of a Human Rights Policy” European Journal of International
Law, 1998, S: 9, 658-723, s. 659, 666
21 Opinion 2/94 of 28.3.1996; bkz. Alston ve Weiler, 1998, s. 680-683
açıklığa kavuşturulmasının Topluluğun, üye devletlerin ve AİHS’ye
taraf devletlerin yararına olacağını belirterek, bu konuda yapılan g.rüş
talebini esastan incelemek üzere kabuledilebilir bulmuştur. ABAD,
Topluluğun AİHS’ye katılması konusunda yapılacak anlaşmanın
ayrıntıları ve kapsamı konusunda kendisine yeterli bilgi sunulmadığı
gerekçesiyle, Topluluğun AİHS’ye katılımının Kurucu Antlaşmalara
uygunluğu konusunda g.rüş vermeye yer olmadığına karar vermiştir.22
ABAD, başvurunun esası hakkındaki g.rüşünde ise, öncelikle
insan haklarına saygının, Topluluk işlemlerinin hukuka uygunluklarının
bir koşulu olduğunu teyit etmiştir. ABAD’a göre, bununla birlikte,
AİHS’ye katılım, Topluluğun farklı bir uluslararası kurumsal sisteme
girmesini ve AİHS hükümlerinin tamamının Topluluk Hukuk düzenine
dahil olmasını gerektirecektir. Dolayısıyla bu durum, Topluluğun
halihazırdaki insan hakları koruma mekanizmasında temel değişikliklere
yol açacaktır. ABAD’a göre, Topluluğun insan hakları koruma
mekanizmasındaki sistem değişikliğinin, Topluluk ve üye devletler
y.nünden temel kurumsal yansımaları olup, anayasal öneme sahiptir ve
dolayısıyla Topluluk Kurucu Antlaşmasının 235. maddesinin kapsamı
dışındadır. 235. maddeye göre, Ortak Pazarın işlemesi çerçevesinde
Topluluğun amaçlarından birinin gerçekleşmesi için bir tasarruf gerekli
olur ve bu konuda Antlaşmada gerekli yetkinin bulunmadığı anlaşılırsa,
Konsey, Komisyon’un teklifi üzerine Avrupa Parlamentosu’na
danışarak, oybirliğiyle gereken önlemleri alır.23 ABAD’a göre, bu
yönde bir girişim, ancak Kurucu Antlaşmanın değiştirilmesiyle
mümkün olabilir. Dolayısıyla ABAD, mevcut Topluluk Hukukuna
göre, Topluluğun AİHS’ye katılmaya yetkili olmadığı y.nünde g.rüş
bildirmiştir. ABAD’ın, 2/94 sayılı g.rüşünün ardından, AB’nin AİHS’ye
katılabilmesi için yegane hukuki yolun, Kurucu Antlaşmanın bu yönde
değiştirilmesi olduğu hususu açıklık kazanmıştır.
3. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI
ÇERÇEVESİNDE AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SORUMLULUĞU
3.1. Matthews/Birleşik Krallık Kararı
AB üyesi ülkelerin tamamının aynı zamanda AK üyesi,
dolayısıyla da AİHS’ye taraf olması nedeniyle, Topluluk Hukukundan
kaynaklanan bazı sorunların AİHS organlarına yansıması kaçınılmaz
22 Opinion 2/94 of 28.3.1996, p. 9-22
23 Tezcan, 2002, s. 244-245
Topluluğu kurumu olan Avrupa Parlamentosu’nun, Cebelitarık’taki
seçimleriyle ilgili olarak İngiltere’nin sorumluluğunu tartışmıştır.
AİHM’ye göre, Avrupa Topluluğu, AİHS’ye taraf olmadığı için,
Topluluk düzenlemeleri hakkında AİHM’ye başvurulamaz. AİHS, taraf
devletlerin uluslararası bir .rgüte yetki devrini dışlamamaktadır; ancak
bu durumda dahi üye devletlerin AİHS’den kaynaklanan sorumluluğu
devam etmektedir. Topluluk Hukukundan kaynaklanan dava konusu
uyuşmazlığa gelince, Topluluğun yasama işlemleri, aynı İngiliz
Parlamentosu işlemleri gibi Cebelitarık nüfusu için bağlayıcı olduğuna
göre, İngiltere’nin Cebelitarık’ı Avrupa Parlamentosu seçimlerinin
dışında tutmasının herhangi bir gerekçesi olamaz. Dolayısıyla, AİHM,
Cebelitarık’ta yapılan seçimlerin ulusal veya Avrupa kapsamında
olmasının İngiltere’nin AİHS’den kaynaklanan sorumluluğunu
etkilemeyeceğini tespit etmiştir.
İkinci olarak, AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokolün 3. maddesinde
düzenlenen serbest seçim hakkının Avrupa Parlamentosu gibi bir
organ için uygulanıp uygulanamayacağı üzerinde durulmuştur. AİHM,
söz konusu Sözleşme hükmünde ifade edilen “yasama” kavramının,
yalnızca ulusal parlamentolarla sınırlı olmadığını, bu kavramın, ilgili
devletin anayasal yapısı ışığında yorumlanması gerektiğini belirtmiştir.
AİHM’ye göre, Avrupa Parlamento’sunun yerel değil, ulusal üstü bir
temsili organ olması, onu, serbest seçim hakkının uygulama alanından
çıkarmamaktadır.
..üncü olarak, davaya konu olan dönemde, Avrupa
Parlamentosu’nun Cebelitarık için de bir yasama organı olup olmadığı
tartışılmıştır. AİHM, bu bağlamda, AB Antlaşması ve Topluluk Kurucu
Antlaşmasının Avrupa Parlamentosu’nun yetkileriyle ilgili hükümlerini
inceleyerek, Parlamento’nun belirli yasama ve denetim faaliyetlerinin
bulunduğunu belirtmiştir.
D.rdüncü olarak, somut davada, AİHS hükümlerinin, Sözleşmenin
56. maddesi uyarınca, yerel gereksinimler göz .nüne alınarak farklı
uygulanmasını gerektirecek bir durum olmadığı, esas olarak İngiliz
Hükümeti’nin de, Cebelitarık hakkında böyle bir iddiasının bulunmadığı
tespit edilmiştir.
Beşinci ve son olarak da, yukarıdaki veriler ışığında, AİHM, 1994
yılında, Cebelitarık’ta Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yapılmamış
Topluluğu kurumu olan Avrupa Parlamentosu’nun, Cebelitarık’taki
seçimleriyle ilgili olarak İngiltere’nin sorumluluğunu tartışmıştır.
AİHM’ye göre, Avrupa Topluluğu, AİHS’ye taraf olmadığı için,
Topluluk düzenlemeleri hakkında AİHM’ye başvurulamaz. AİHS, taraf
devletlerin uluslararası bir .rgüte yetki devrini dışlamamaktadır; ancak
bu durumda dahi üye devletlerin AİHS’den kaynaklanan sorumluluğu
devam etmektedir. Topluluk Hukukundan kaynaklanan dava konusu
uyuşmazlığa gelince, Topluluğun yasama işlemleri, aynı İngiliz
Parlamentosu işlemleri gibi Cebelitarık nüfusu için bağlayıcı olduğuna
göre, İngiltere’nin Cebelitarık’ı Avrupa Parlamentosu seçimlerinin
dışında tutmasının herhangi bir gerekçesi olamaz. Dolayısıyla, AİHM,
Cebelitarık’ta yapılan seçimlerin ulusal veya Avrupa kapsamında
olmasının İngiltere’nin AİHS’den kaynaklanan sorumluluğunu
etkilemeyeceğini tespit etmiştir.
İkinci olarak, AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokolün 3. maddesinde
düzenlenen serbest seçim hakkının Avrupa Parlamentosu gibi bir
organ için uygulanıp uygulanamayacağı üzerinde durulmuştur. AİHM,
söz konusu Sözleşme hükmünde ifade edilen “yasama” kavramının,
yalnızca ulusal parlamentolarla sınırlı olmadığını, bu kavramın, ilgili
devletin anayasal yapısı ışığında yorumlanması gerektiğini belirtmiştir.
AİHM’ye göre, Avrupa Parlamento’sunun yerel değil, ulusal üstü bir
temsili organ olması, onu, serbest seçim hakkının uygulama alanından
çıkarmamaktadır.
..üncü olarak, davaya konu olan dönemde, Avrupa
Parlamentosu’nun Cebelitarık için de bir yasama organı olup olmadığı
tartışılmıştır. AİHM, bu bağlamda, AB Antlaşması ve Topluluk Kurucu
Antlaşmasının Avrupa Parlamentosu’nun yetkileriyle ilgili hükümlerini
inceleyerek, Parlamento’nun belirli yasama ve denetim faaliyetlerinin
bulunduğunu belirtmiştir.
D.rdüncü olarak, somut davada, AİHS hükümlerinin, Sözleşmenin
56. maddesi uyarınca, yerel gereksinimler göz .nüne alınarak farklı
uygulanmasını gerektirecek bir durum olmadığı, esas olarak İngiliz
Hükümeti’nin de, Cebelitarık hakkında böyle bir iddiasının bulunmadığı
tespit edilmiştir.
Beşinci ve son olarak da, yukarıdaki veriler ışığında, AİHM, 1994
yılında, Cebelitarık’ta Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yapılmamış
olmasının AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokolün 3. maddesinde düzenlenen
serbest seçim hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştır. AİHM, bu
tespitten sonra, başvuranın AİHS’nin ayrımcılık yasağını düzenleyen
14. maddesiyle ilgili iddialarını ayrıca incelemeye gerek olmadığına
karar vermiştir.
3.2. Bosphorus Hava Yolları Turizm ve Ticaret Anonim
Şirketi/İrlanda Kararı
AİHM’nin Topluluk Hukukundan kaynaklanan bir Sözleşme ihlali
iddiası hakkında verdiği diğer önemli karar ise, 30 Haziran 2005 tarihli,
Bosphorus Hava Yolları Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi/İrlanda
kararıdır (Başvuru No: 45036/98).
Başvuran, Bosphorus Hava Yolları Turizm ve Ticaret Anonim
Şirketi, bir Türk havayolu charter şirketidir. Bosphorus Şirketi, 17
Nisan 1992 tarihinde, Yugoslav ulusal havayolu şirketi olan Yugoslav
Havayollarından iki adet Boeing 737-300 yolcu uçağını kiralamıştır.
Kiralanan uçaklardan biri, Yugoslavya’ya karşı BM’nin yaptırım
rejiminin yerine getirilmesi amacıyla Topluluk Konseyi tarafından
çıkarılan 990/93 sayılı tüzük uyarınca, İrlanda makamları tarafından
alıkonulmuştur. Bosphorus Hava Yollarının, İrlanda makamlarının
alıkoyma kararına karşı açtığı dava, 990/93 sayılı tüzük hükümlerinin söz
konusu uçak hakkında uygulanamayacağı gerekçesiyle kabul edilmiştir.
Ancak, kararın temyizi üzerine, İrlanda Yüksek Mahkemesi, Avrupa
Topluluğu Kurucu Antlaşması’nın 177. maddesi uyarınca uçağın 990/93
sayılı tüzük hükümleri kapsamına girip girmediği hakkında ABAD’a
soru yöneltmiştir. ABAD’ın, uçağın 990/93 sayılı tüzük hükümleri
kapsamına girdiği y.nünde karar vermesi üzerine, İrlanda Yüksek
Mahkemesi, ABAD kararına uyarak, Kasım 1996 tarihinde, ilgili kamu
kurumunun temyiz müracaatını haklı bulmuştur.
Bu zaman zarfında, Bosphorus Hava Yollarının kira sözleşmesi
sona ermiştir. İç hukuktaki davanın sonuçlandığı tarihte, BM’nin
Yugoslavya’ya karşı uyguladığı yaptırım rejimi de sona erdiğinden,
İrlanda makamları, uçağı doğrudan Yugoslav Havayollarına iade
etmiştir. Bosphorus Hava Yolları, alıkoyma süresi içinde dört yıllık
kiralama müddetinin ü. yılını kaybetmiş olup, kiraladığı uçak, ilgili BM
ve Topluluk düzenlemeleri uyarınca alıkoyulan yegâne uçak olmuştur.
Bosphorus Hava Yolları, İrlanda’nın yaptırım rejimini, uçağı
alıkoyarak yerine getirme biçiminin, AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokolün
1. maddesi kapsamında düzenlenen mülkiyetten yararlanma hakkı
kapsamında yargısal denetime tabi bir takdir yetkisi olduğunu ve
mülkiyetten yararlanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
AİHM’nin Büyük Dairesinde g.rülen davada, Mahkeme,
öncelikle, Bosphorus Hava Yolları tarafından kiralanan uçağa, İrlanda
Ulaştırma Bakanlığı’nın kararı uyarınca, İrlanda toprakları üzerinde
alıkoyulmasının, İrlanda’nın yargılama yetkisine dahil olduğunu tespit
etmiştir. AİHM bu tespitin ardından, uçağın alıkoyulmasının hukuksal
temelini ve alıkoymanın haklılığını tartışmıştır.
AİHM’ye göre, 990/93 sayılı tüzük hükümleri, henüz yaptırım
uygulanmadan önce, İrlanda için doğrudan uygulanabilir ve bağlayıcı
hukuk kuralı olup, İrlanda iç hukukunun bir parçasıdır. Bosphorus
Hava Yollarına uygulanan yaptırım, İrlanda makamlarının takdir
yetkisi kapsamında olmayıp, Topluluk Hukukundan kaynaklanan
yükümlülüklerin uygulanmasından ibarettir. AİHM, sonuç olarak,
İrlanda Hükümeti’nin yaptırım rejiminin, AİHS’de .ng.rülen denetim
sistemini işlevsizleştirmediğine ve söz konusu yaptırımın AİHS’ye Ek 1
No’lu Protokolün 1. maddesini ihlal etmediğine karar vermiştir.
AİHM, Bosphorus Hava Yolları kararında da, Matthews kararında
olduğu gibi, Topluluk Hukukunun uygulanmasının, üye devletleri
AİHS’de düzenlenen hakları güvenceye almaktan kurtaramayacağını,
taraf devletlerin Topluluk Hukukunu iç hukuklarında uygulamalarından
kaynaklanan Sözleşme ihlali iddialarının, AİHM’nin denetimine tabi
olduğunu teyit etmiştir.24
3.3. Dublin II Tüzüğüyle İlgili Davalar
Dublin II Tüzüğü olarak bilinen, AB’nin 18 Şubat 2003 tarihli ve
343/2003 sayılı Konsey Tüzüğü, ü.üncü ülke vatandaşları tarafından AB
24 Ayrıntılı bilgi için bkz. Costello, Cathryn, “The Bosphorus Ruling of the
European Court of Human Rights: Fundamental Rights and Blurred Boundaries
in Europe” Human Rights Law Review, 2006, C: 6, S: 1, s. 87-130; Peers, Steve,
“Bosphorus European Court of Human Rights Limited responsibility of European
Union member state for actions within the scope of Community law.Judgment of
30 June 2005, Bosphorus Airways v. Ireland, Application No. 45036/98”, European
Constitutional Law Review, 2006, S: 2, s. 443-455
üyesi devletlere yapılacak iltica başvurularının incelenmesinden sorumlu
devletin belirlenmesine ilişkin kriter ve mekanizmaların oluşturulması
hakkındadır. Tüzüğe göre, iltica başvurularını incelemekle yalnızca
bir AB üyesi devlet sorumludur. Bunun amacı iltica başvurusunda
bulunanların bir ülkeden diğerine gönderilmelerinin önlenmesi, aynı
zamanda bir şahsın birden fazla iltica başvurusunda bulunarak sistemi
k.tüye kullanmasının önlenmesidir. Tüzükte, iltica başvurusunu
inceleyecek AB üyesinin belirlenmesi konusunda objektif ve hiyerarşik
kriterler getirilmektedir. İltica başvurusunu incelemeye yetkili devleti
belirlemede sırasıyla, aile birliğinin sağlanması, oturma izni ve vize
düzenleyen devlet, yasadışı giriş yapılan ve ikamet edilen devlet,
yasal yollarla giriş yapılan devlet ve havaalanının uluslararası transit
bölgesinde iltica başvurusu yapılan devlet kriterleri uygulanacaktır.
Dublin II Tüzüğü AB üyesi devletlerin tamamının yanı sıra, Norveç,
İzlanda, İsviçre ve Lihtenştayn tarafından uygulanmaktadır.25
Dublin II Tüzüğüne uygun bir uygulama hakkında AİHM’nin
verdiği ilk ihlal kararı 21 Ocak 2011 tarihli, M.S.S. / Belçika ve
Yunanistan kararıdır (Başvuru No: 30696/09). Afgan vatandaşı olan
başvuran, Yunanistan’dan AB’ye giriş yapmış ve buradan Belçika’ya
geçerek iltica başvurusunda bulunmuştur. Dublin II Tüzüğü hükümleri
uyarınca Belçika Yabancılar Bürosu, Yunan makamlarından, iltica
başvurusunun sorumluluğunu üstlenmelerini talep etmiştir. Başvuran,
özellikle Yunanistan’da gözetim ve yaşam koşullarından yakınarak, söz
konusu şikayetleri hakkında Yunan Hukukunda müracaat edebileceği
etkin bir başvuru yolu olmadığını iddia etmiştir. Başvuran ayrıca,
Belçika’nın, Yunanistan’da iltica prosedüründeki yetersizliklerden
ve iltica başvurusunda bulunanların gözetim ve yaşam koşullarının
yetersizliği nedeniyle kendisini tehlikeye maruz bırakmasından
şikayetçi olmuştur. Başvuran, şikayete konu olaylar hakkında Belçika
Hukukunda müracaat edebileceği etkin bir iç hukuk yolu bulunmadığını
ileri sürmüştür. AİHM, M.S.S. başvurusu hakkında yaptığı incelemede
öncelikle, uluslararası .rgütlerin raporları doğrultusunda, başvuranın
Belçika’dan Yunanistan’a gönderilmesiyle ilgili olarak, Yunanistan’da
Dublin sisteminin uygulanmasında sorunlar bulunduğunu tespit
etmiştir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Yunanistan’daki durum
hakkında Belçika Hükümeti’ni daha önce uyarmış olup, Belçika
25 Bkz. Dublin II Regulation, http://europa.eu/legislation_summaries/justice_
freedom_security/ free_movement_of_persons_asylum_ immigration/l33153_en.htm,
03.02.2014
makamları Yunanistan’daki iltica prosedürünün yetersizliği konusunda
bilgiye sahiptir. Belçika makamları, yalnızca Yunanistan makamlarının
zımni kabulüne dayalı olarak sınır dışı kararı almış olup, bu konuda
Yunanistan makamlarından herhangi bir bireysel güvence almamıştır.
Belçika makamları, başvuranın Yunanistan’da AİHS standartlarına
uygun muamele göreceğini varsayarak hareket etmemeli, bu konuda
Yunanistan makamlarından güvence istemeliydi. AİHM bu gerekçelerle,
Belçika’nın AİHS’nin 3. maddesinde düzenlenen onur kırıcı muamele
yasağını ihlal ettiğine karar vermiştir. AİHM kararına göre, başvuranın
sınır dışı kararına karşı başvurabileceği etkin bir iç hukuk yolu
bulunmaması nedeniyle AİHS’nin 3. maddesiyle bağlantılı olarak 13.
madde de ihlal edilmiştir. Yunanistan y.nünden ise, başvuranın gözetim
ve yaşam koşulları nedeniyle AİHS’nin 3. maddesinin, ayrıca iltica
başvurusunun esasının ciddi olarak incelenmeden ülkesine iade edilme
tehlikesine karşı etkin bir iç hukuk yolu bulunmadığı gerekçesiyle
AİHS’nin 3. maddesiyle bağlantılı olarak 13. maddenin ihlal edildiğine
karar vermiştir. AİHM, kararlarının bağlayıcılığı ve yerine getirilmesiyle
ilgili AİHS’nin 46. maddesi doğrultusunda, Yunanistan Hükümeti’nin
başvuranı sınır dışı etmekten kaçınması ve gecikmeksizin başvuranın
iltica talebinin esasını AİHS standartları doğrultusunda incelemesi
gerektiğini belirtmiştir.26
Dublin II Tüzüğünün uygulanmasıyla ilgili AİHM .nünde
birçok bireysel başvuru bulunmakta olup, AİHM, her başvurunun somut
koşulları doğrultusunda değerlendirme yapmaktadır. AİHM, 6 Haziran
2013 tarihli, Mohammed / Avusturya kararında (Başvuru No: 2283/12),
Sudan vatandaşı olan başvuranı, Dublin II Tüzüğü doğrultusunda
Macaristan’a iade eden Avusturya’nın, AİHS’nin 3. maddesiyle bağlantılı
olarak 13. maddesini ihlal ettiğine, ancak Macaristan’da yapılan
son yasal değişikliklerin ardından mültecilerin durumunda iyileşme
olduğu gerekçesiyle, AİHS’nin 3. maddesinin ihlal edilmediğine karar
vermiştir.27 Dublin II Tüzüğü kapsamındaki başvurularda AİHM’nin AB
düzenlemelerinden kaynaklanan şikayetleri a priori incelemekten imtina
etmediği, bununla birlikte, AB Hukuk düzeninin AİHS’ye uyumundan
ziyade, taraf devletlerin eylem ve işlemlerinde AİHS standartlarına
26 European Court of Human Rights, Factsheet – Case-law concerning the
European Union, Şubat 2004, http://www.echr.coe.int/Documents/FS_European_
Union_ENG.pdf, 03.02.2014
27 European Court of Human Rights, Factsheet – “Dublin” cases, Şubat 2004,
http://www.echr.coe.int/Documents/FS_Dublin_ENG.pdf, 03.02.2014
devlet niteliği olmayan, sui generis bölgesel bir yapılanmanın31 AİHS
denetim mekanizmasına tabi olmasının yaratabileceği sorunlar ve AB
aleyhine yapılacak başvuruların incelenmesinde karşılaşılabilecek
.zgün durumlar sayılabilir.32
AK nezdinde kabul edilen AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokolde,
yürürlük koşulu olarak oybirliği aranması ve Rusya’nın Protokolü
onaylamamak konusunda uzunca bir süre direnmesi nedeniyle,
Protokol, 2004 yılının Mayıs ayında imzaya açılmasına rağmen -yani
imzalanmasından altı yılı aşkın bir süre sonra- 1 Haziran 2010 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokolde .ng.rülen
tek yargıç yapılanması ve ü. yargıçlı Komitelerin yetkileriyle ilgili
hükümlerin, kabul eden ülkeler bakımından uygulanabilmesini temin
etmek amacıyla, Protokol henüz yürürlüğe girmeden önce Mayıs
2009’da Madrid Anlaşması kabul edilmiştir.33
4.3. Avrupa Birliği’nin Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ne Katılımı Hakkında Anlaşma
Taslağı ve Diğer Düzenlemeler
Lizbon Antlaşması ve AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokolle hukuksal
temeli oluşturulan AB’nin AİHS’ye katılımının usul ve esaslarını ayrıntılı
olarak düzenlemek üzere AB ile AK kurumları arasında müzakerelere
7 Temmuz 2010 tarihinde başlanmıştır. Müzakereler, AK Bakanlar
Komitesi’nin bu amaçla görevlendirdiği İnsan Hakları Yönetim Komitesi
(CDDH) ile Avrupa (AB) Komisyonu arasında yürütülmektedir.
Katılımın usul ve esaslarını düzenleyen hukuksal belgeleri hazırlamakla
görevlendirilen AB’ye üye ve üye olmayan ülkelerden yedişer uzmana
31 Avrupa bütünleşmesinin diğer uluslararası ve bölgesel bütünleşme modelleriyle
karşılaştırıldığında sui generis bir yapıya sahip olduğu g.rüşüne karşı, siyaset biliminin
geliştirdiği yöntemlerin Avrupa çalışmalarında da kullanıldığı, Avrupa bütünleşmesini
genelleme ve teorilere kapatan bu yaklaşımın sorunlu olduğu y.nündeki g.rüşler
için bkz. Gerald Schneider ve Mark Aspinwall “Moving Beyond Outworn Debates:
A New Institutionalist Research Agenda”, The Rules of Integration: Institutionalist
Approaches to the Study of Europe, Ed: Gerald Schneider ve Mark Aspinwall,
Manchester, Manchester University Press, 2001, s. 177; Ben Rosamond, Theories of
European Integration, New York, Palgrave, 2000, s. 15-16
32 Bkz. Tezcan, 2002, s. 250-254
33 Madrid Anlaşması ve kabul eden devletler için bkz. http://conventions.coe.int/
Treaty/EN/Treaties/Html/194-1.htm, 03.02.2014
devlet niteliği olmayan, sui generis bölgesel bir yapılanmanın31 AİHS
denetim mekanizmasına tabi olmasının yaratabileceği sorunlar ve AB
aleyhine yapılacak başvuruların incelenmesinde karşılaşılabilecek
.zgün durumlar sayılabilir.32
AK nezdinde kabul edilen AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokolde,
yürürlük koşulu olarak oybirliği aranması ve Rusya’nın Protokolü
onaylamamak konusunda uzunca bir süre direnmesi nedeniyle,
Protokol, 2004 yılının Mayıs ayında imzaya açılmasına rağmen -yani
imzalanmasından altı yılı aşkın bir süre sonra- 1 Haziran 2010 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokolde .ng.rülen
tek yargıç yapılanması ve ü. yargıçlı Komitelerin yetkileriyle ilgili
hükümlerin, kabul eden ülkeler bakımından uygulanabilmesini temin
etmek amacıyla, Protokol henüz yürürlüğe girmeden önce Mayıs
2009’da Madrid Anlaşması kabul edilmiştir.33
4.3. Avrupa Birliği’nin Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ne Katılımı Hakkında Anlaşma
Taslağı ve Diğer Düzenlemeler
Lizbon Antlaşması ve AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokolle hukuksal
temeli oluşturulan AB’nin AİHS’ye katılımının usul ve esaslarını ayrıntılı
olarak düzenlemek üzere AB ile AK kurumları arasında müzakerelere
7 Temmuz 2010 tarihinde başlanmıştır. Müzakereler, AK Bakanlar
Komitesi’nin bu amaçla görevlendirdiği İnsan Hakları Yönetim Komitesi
(CDDH) ile Avrupa (AB) Komisyonu arasında yürütülmektedir.
Katılımın usul ve esaslarını düzenleyen hukuksal belgeleri hazırlamakla
görevlendirilen AB’ye üye ve üye olmayan ülkelerden yedişer uzmana
31 Avrupa bütünleşmesinin diğer uluslararası ve bölgesel bütünleşme modelleriyle
karşılaştırıldığında sui generis bir yapıya sahip olduğu g.rüşüne karşı, siyaset biliminin
geliştirdiği yöntemlerin Avrupa çalışmalarında da kullanıldığı, Avrupa bütünleşmesini
genelleme ve teorilere kapatan bu yaklaşımın sorunlu olduğu y.nündeki g.rüşler
için bkz. Gerald Schneider ve Mark Aspinwall “Moving Beyond Outworn Debates:
A New Institutionalist Research Agenda”, The Rules of Integration: Institutionalist
Approaches to the Study of Europe, Ed: Gerald Schneider ve Mark Aspinwall,
Manchester, Manchester University Press, 2001, s. 177; Ben Rosamond, Theories of
European Integration, New York, Palgrave, 2000, s. 15-16
32 Bkz. Tezcan, 2002, s. 250-254
33 Madrid Anlaşması ve kabul eden devletler için bkz. http://conventions.coe.int/
Treaty/EN/Treaties/Html/194-1.htm, 03.02.2014
sorumlu tutulabilir. AİHS ve Ek Protokollerde yer alan hiçbir düzenleme,
AB’nin, AB Hukuku kapsamında yetkisi dahilinde bulunmayan bir
eylem yapmasını ya da işlem tesis etmesini gerektirmez. Taslağın 1.
maddesinin 4. fıkrasına göre, AİHS, Ek Protokoller ve Katılım Anlaşması
kapsamında, AB üyesi devlet organlarının veya onlar adına hareket eden
şahısların eylem, işlem ve ihmallerinden dolayı, AB Hukukunun yerine
getirilmesi durumunda dahi, ilgili üye devlet sorumludur. Ancak bu
hüküm, ihlale sebep olan eylem, işlem ve ihmallerinden dolayı AB’nin
dava arkadaşı sıfatıyla sorumlu tutulmasına engel değildir.35
Anlaşma Taslağının 3. maddesi, dava arkadaşlığı (ya da ortak
davalı) statüsüyle ilgili olarak AİHS’nin 36. maddesine yeni bir fıkra
ilave etmektedir. ..üncü taraf sıfatıyla müdahale başlıklı AİHS’nin 36.
maddesi, “..üncü taraf sıfatıyla müdahale ve dava arkadaşlığı” olarak
değiştirilmekte ve maddeye eklenen 4. fıkra ile AB veya AB üyesi
devletler hakkında AİHM’ye yapılan ve ihlal iddiaları AB Hukukunun
uygulanmasından kaynaklanan durumlarda, davalı olarak gösterilmeyen
AB’nin veya AB üyesi devletlerin AİHM’nin davetiyle veya kendi
talepleriyle, başvurulara dava arkadaşı sıfatıyla katılabilecekleri
düzenlenmektedir. Dava arkadaşlığının davaya taraf olma anlamına
geldiği açıkça belirtilmektedir. AB’nin dava arkadaşı olduğu
başvurularda, ABAD’ın daha önce AİHS ve Ek Protokollerde güvenceye
alınan hakların AB Hukukuyla uyumu konusunda değerlendirme
yapmadığı durumlarda, ABAD’a değerlendirme yapabilmesi için yeterli
süre verileceği ve ardından bu konuda tarafl arın g.rüşlerinin de alınacağı
.ng.rülmektedir. AİHM’nin Sözleşme ihlaline hükmettiği durumlarda,
aksi kararda belirtilmedikçe, dava arkadaşları müştereken sorumlu
olacaktır.36
Anlaşma Taslağının 4. maddesiyle, AİHS’nin 33. madde başlığı
tarafl ar arası davalar şeklinde değiştirilmekte, böylece, AB’nin diğer
taraf devletlere karşı veya taraf devletlerin AB’ye karşı AİHM’ye
başvuruda bulunabilmelerinin .nü açılmaktadır. Taslağın 5. maddesiyle,
AİHS’nin 35 ve 55. maddelerinde yapılan değişiklikle, ABAD’ın, AİHS
anlamında uluslararası yargılama mercii olarak değerlendirilemeyeceği,
diğer bir deyişle ABAD kararlarının AİHM y.nünden res judicata
teşkil etmeyeceği ve AİHM’ye başvuru konusu edilebileceği kabul
edilmektedir. Taslağın 6. maddesinde, AİHM’ye yargıç seçimiyle ilgili
35 ibid.
36 ibid.
sorumlu tutulabilir. AİHS ve Ek Protokollerde yer alan hiçbir düzenleme,
AB’nin, AB Hukuku kapsamında yetkisi dahilinde bulunmayan bir
eylem yapmasını ya da işlem tesis etmesini gerektirmez. Taslağın 1.
maddesinin 4. fıkrasına göre, AİHS, Ek Protokoller ve Katılım Anlaşması
kapsamında, AB üyesi devlet organlarının veya onlar adına hareket eden
şahısların eylem, işlem ve ihmallerinden dolayı, AB Hukukunun yerine
getirilmesi durumunda dahi, ilgili üye devlet sorumludur. Ancak bu
hüküm, ihlale sebep olan eylem, işlem ve ihmallerinden dolayı AB’nin
dava arkadaşı sıfatıyla sorumlu tutulmasına engel değildir.35
Anlaşma Taslağının 3. maddesi, dava arkadaşlığı (ya da ortak
davalı) statüsüyle ilgili olarak AİHS’nin 36. maddesine yeni bir fıkra
ilave etmektedir. ..üncü taraf sıfatıyla müdahale başlıklı AİHS’nin 36.
maddesi, “..üncü taraf sıfatıyla müdahale ve dava arkadaşlığı” olarak
değiştirilmekte ve maddeye eklenen 4. fıkra ile AB veya AB üyesi
devletler hakkında AİHM’ye yapılan ve ihlal iddiaları AB Hukukunun
uygulanmasından kaynaklanan durumlarda, davalı olarak gösterilmeyen
AB’nin veya AB üyesi devletlerin AİHM’nin davetiyle veya kendi
talepleriyle, başvurulara dava arkadaşı sıfatıyla katılabilecekleri
düzenlenmektedir. Dava arkadaşlığının davaya taraf olma anlamına
geldiği açıkça belirtilmektedir. AB’nin dava arkadaşı olduğu
başvurularda, ABAD’ın daha önce AİHS ve Ek Protokollerde güvenceye
alınan hakların AB Hukukuyla uyumu konusunda değerlendirme
yapmadığı durumlarda, ABAD’a değerlendirme yapabilmesi için yeterli
süre verileceği ve ardından bu konuda tarafl arın g.rüşlerinin de alınacağı
.ng.rülmektedir. AİHM’nin Sözleşme ihlaline hükmettiği durumlarda,
aksi kararda belirtilmedikçe, dava arkadaşları müştereken sorumlu
olacaktır.36
Anlaşma Taslağının 4. maddesiyle, AİHS’nin 33. madde başlığı
tarafl ar arası davalar şeklinde değiştirilmekte, böylece, AB’nin diğer
taraf devletlere karşı veya taraf devletlerin AB’ye karşı AİHM’ye
başvuruda bulunabilmelerinin .nü açılmaktadır. Taslağın 5. maddesiyle,
AİHS’nin 35 ve 55. maddelerinde yapılan değişiklikle, ABAD’ın, AİHS
anlamında uluslararası yargılama mercii olarak değerlendirilemeyeceği,
diğer bir deyişle ABAD kararlarının AİHM y.nünden res judicata
teşkil etmeyeceği ve AİHM’ye başvuru konusu edilebileceği kabul
edilmektedir. Taslağın 6. maddesinde, AİHM’ye yargıç seçimiyle ilgili
35 ibid.
36 ibid.
AB’nin AİHS’ye katılımının ardından, ABAD ile AİHM’nin
temel haklar yorumundaki farklılıklar bazı hukuksal sorunlara yol
açabilecek niteliktedir. Bu sorunlardan ilki, AİHS’de güvenceye alınan
hakların ABAD ve AİHM tarafından tamamen farklı yorumlanmasından
kaynaklanabilir. İkincisi, ABAD ve AİHM, önlerine gelen aynı içerikli
bir davayı, AİHS’nin farklı maddelerine dayanarak inceleyebilir ve
dolayısıyla farklı sonuçlara ulaşabilir. ..üncü sorun ise, ABAD’ın, üye
devletlerden bazılarının “duyarlı” olduğu, temel haklara ilişkin bazı
davaları, AB Hukukunun inceleme alanı dışında kaldığı gerekçesiyle
incelemekten kaçınması durumunda ortaya çıkabilir.39
Birinci soruna örnek olarak, ABAD ve AİHM’nin, AİHS’nin
8. maddesinde güvenceye alınan konut ve haberleşmenin gizliliğini
farklı yorumlamaları gösterilebilir. ABAD, 1989 tarihli Hoechst AG /
Komisyon kararında, AİHS’nin 8. maddesinin işyerlerini kapsamadığını
belirtmiştir. Oysa AİHM, 1992 tarihli Niemetz / Almanya kararında,
başvuranın avukatlık bürosunun aranmasını, AİHS’nin 8. maddesi
kapsamında değerlendirmiştir. İki mahkemenin, AİHS’de güvenceye
alınan diğer temel hakları da farklı yorumlayabildikleri g.rülmektedir.40
İkinci soruna örnek olarak, ABAD ve AİHM’nin, cinsel yönelime
dayalı ayrımcılık yasağını farklı yorumlamaları gösterilebilir. ABAD,
1998 tarihli Grant / South West Trains kararında, Topluluk Hukukunda
bu yönde bir hüküm bulunmaması nedeniyle, cinsiyete dayalı ayrımcılık
yasağının, cinsel yönelime dayalı ayrımcılık yasağını kapsamadığına
hükmetmiştir. AİHM ise 1999 tarihli Smith and Grady / Birleşik Krallık
ve Lustig-Prean&Beckett /Birleşik Krallık kararlarında, başvuranların
eşcinsellik incelemesi sonucunda İngiliz ordusundan atılmalarının
AİHS’nin özel ve aile yaşamına saygı hakkını düzenleyen 8. maddesini
ve ayrıca AİHS’nin 8. maddesiyle birlikte ele alındığında ayrımcılık
yasağını düzenleyen 14. maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
Amsterdam Antlaşması ile Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşmasına
eklenen 13. maddede, AB Konseyi’nin cinsiyete, ırk ve etnik kökene,
din ve inanca, .zürlülüğe, yaşa ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılık
yasağıyla mücadele için gerekli önlemleri alabileceği düzenlenmiştir.
Ancak Konsey, bu yönde bir kararı üyelerin oybirliği ile alabilecektir.
Amsterdam Antlaşması’nda .ng.rülen söz konusu düzenlemenin
39 Defeis, 2001, s. 317-328
40 ibid., s. 317-319
AB’nin AİHS’ye katılımının ardından, ABAD ile AİHM’nin
temel haklar yorumundaki farklılıklar bazı hukuksal sorunlara yol
açabilecek niteliktedir. Bu sorunlardan ilki, AİHS’de güvenceye alınan
hakların ABAD ve AİHM tarafından tamamen farklı yorumlanmasından
kaynaklanabilir. İkincisi, ABAD ve AİHM, önlerine gelen aynı içerikli
bir davayı, AİHS’nin farklı maddelerine dayanarak inceleyebilir ve
dolayısıyla farklı sonuçlara ulaşabilir. ..üncü sorun ise, ABAD’ın, üye
devletlerden bazılarının “duyarlı” olduğu, temel haklara ilişkin bazı
davaları, AB Hukukunun inceleme alanı dışında kaldığı gerekçesiyle
incelemekten kaçınması durumunda ortaya çıkabilir.39
Birinci soruna örnek olarak, ABAD ve AİHM’nin, AİHS’nin
8. maddesinde güvenceye alınan konut ve haberleşmenin gizliliğini
farklı yorumlamaları gösterilebilir. ABAD, 1989 tarihli Hoechst AG /
Komisyon kararında, AİHS’nin 8. maddesinin işyerlerini kapsamadığını
belirtmiştir. Oysa AİHM, 1992 tarihli Niemetz / Almanya kararında,
başvuranın avukatlık bürosunun aranmasını, AİHS’nin 8. maddesi
kapsamında değerlendirmiştir. İki mahkemenin, AİHS’de güvenceye
alınan diğer temel hakları da farklı yorumlayabildikleri g.rülmektedir.40
İkinci soruna örnek olarak, ABAD ve AİHM’nin, cinsel yönelime
dayalı ayrımcılık yasağını farklı yorumlamaları gösterilebilir. ABAD,
1998 tarihli Grant / South West Trains kararında, Topluluk Hukukunda
bu yönde bir hüküm bulunmaması nedeniyle, cinsiyete dayalı ayrımcılık
yasağının, cinsel yönelime dayalı ayrımcılık yasağını kapsamadığına
hükmetmiştir. AİHM ise 1999 tarihli Smith and Grady / Birleşik Krallık
ve Lustig-Prean&Beckett /Birleşik Krallık kararlarında, başvuranların
eşcinsellik incelemesi sonucunda İngiliz ordusundan atılmalarının
AİHS’nin özel ve aile yaşamına saygı hakkını düzenleyen 8. maddesini
ve ayrıca AİHS’nin 8. maddesiyle birlikte ele alındığında ayrımcılık
yasağını düzenleyen 14. maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
Amsterdam Antlaşması ile Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşmasına
eklenen 13. maddede, AB Konseyi’nin cinsiyete, ırk ve etnik kökene,
din ve inanca, .zürlülüğe, yaşa ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılık
yasağıyla mücadele için gerekli önlemleri alabileceği düzenlenmiştir.
Ancak Konsey, bu yönde bir kararı üyelerin oybirliği ile alabilecektir.
Amsterdam Antlaşması’nda .ng.rülen söz konusu düzenlemenin
39 Defeis, 2001, s. 317-328
40 ibid., s. 317-319
41 ibid., s. 319-322
42 ibid., s. 325-328
önemli bir hukuksal soruna yol açmayacaktır.43
5.2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarının
Yerine Getirilmesi Amacıyla Alınacak Önlemler
Konusunda Karşılaşılabilecek Sorunlar
AB’nin kurumsal olarak AİHS’ye katılımıyla ilgili diğer hukuksal
sorun ise, AİHM’nin AB aleyhine yapılan başvurular hakkında vereceği
olası ihlal kararlarının ardından ortaya çıkacaktır. Bu sorunu, iki y.nüyle,
yani hem AB’nin, AK’nin karar organı olan Bakanlar Komitesi’nde
temsili, hem AİHM kararlarının yerine getirilmesi amacıyla genel ve
bireysel önlemlerin alınması bakımından incelemek gerekmektedir.
AİHS’nin 46. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Sözleşme’ye
taraf devletler, taraf oldukları başvurularda AİHM’nin nihai kararlarına
uymakla yükümlüdür. 46. maddenin ikinci fıkrasına göre, AİHM’nin
nihai kararı, kararın uygulanmasını denetleyecek olan Bakanlar
Komitesi’ne gönderilir. AK’nin hükümetler arası yüksek karar organı
olanı olan Bakanlar Komitesi, diğer görevlerinin yanı sıra, AİHS’nin
46. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde, AİHM kararlarının taraf
devletlerce yerine getirilmesini denetlemekle görevlendirilmiştir.44 AK
Bakanlar Komitesi üyeliği, AB Konseyi’nden farklı olarak, ele alınan
konuların özelliğine göre değişiklik göstermemektedir. AK Bakanlar
Komitesi’ne, üye devletlerin dışişleri bakanları ya da uygulamada
dışişleri bakanlarının görevlendirdiği daimi temsilciler katılmaktadır.
AB’nin AİHS’ye katılımının ardından, AİHM kararlarının taraf
devletlerce yerine getirilmesinin denetlendiği AK Bakanlar Komitesi
toplantılarında, AB’yi temsilen AB Komisyonu daimi temsilcisi de
yer alacak ve bu denetim kapsamında diğer üyelerle eşit oy hakkına
sahip olacaktır. Hâlihazırda, AB’nin AK ile ortaklaşa yürüttüğü proje
ve faaliyetler kapsamında AB temsilcileri AK’nin çeşitli toplantılarına
43 Bkz. Olivier De Schutter, “Accession of the European Union to the European
Convention on Human Rights”, 11.09.2007, Paris, the Committee on Legal Affairs and
Human Rights of the Parliamentary Assembly of the Council of Europe, http://www.
europarl.europa.eu/meetdocs/ 2004_2009/documents/dv/ deschutter_background_
paris_110907_/deschutter_background_paris_110907_en.pdf, 01.03.2008, s.
24-25
44 Clare Ovey ve Robin White, European Convention on Human Rights, Third
Edition, New York, Oxford University Press, 2002, s. 420-421; Florence Benoît-
Rohmer, ve Heinrich Klebes, Council of Europe Law: Towards a pan-European legal
area, Strasbourg, Council of Europe Publishing, 2005, s. 53-54
katılmakta ve katkıda bulunmakta, ancak oy hakkı bulunmamaktadır.45
Diğer yandan, AİHM’nin Matthews/Birleşik Krallık kararında
g.rüldüğü gibi, AB üyesi devletlerin AB Hukukunun uygulanmasından
kaynaklanan Sözleşme ihlallerinde, AİHM kararının denetim sürecinde,
bir bakıma AB Hukukunun AİHS’ye uygunluğu konusu tartışıldığı halde,
AB’nin, temsilcileri yoluyla, AK Bakanlar Komitesi toplantılarında
doğrudan kendisini savunma imkânı bulunmamaktadır. Belirtilen
gerekçelerle, ortaya çıkabilecek teknik sorunların giderilmesi kaydıyla,
AB’nin AK organlarında temsilinin olumlu yönleri ağır basmaktadır.
Öte yandan, AİHM kararlarının yerine getirilmesi amacıyla alınacak
tedbirler y.nünden aynı iyimserliği göstermek gü.tür.
AK Bakanlar Komitesi, AİHM’nin nihai ihlal (veya dostane ..züm)
kararlarının yerine getirilmesini ü. ana madde altında incelemektedir.
Birincisi, AİHM’nin hükmettiği maddi ve manevi tazminat ile yargılama
giderlerinin ödenmesi; ikincisi, mağdur tarafın ihlal öncesindeki
durumuna dönebilmesini sağlamak için alınacak bireysel önlemler
(restitutio in integrum); ü.üncüsü de benzer ihlallerin önlenmesi amacıyla
yapılacak yasal, idari ve yargısal içtihat değişikliklerini içeren genel
önlemlerdir.46 Taraf devletler, söz konusu önlemleri makul bir süre içinde
alarak, AİHM kararlarının yerine getirilmesini sağlamakla yükümlüdür.
Ancak, özellikle AB Kurucu Antlaşmalarından kaynaklanabilecek insan
hakları ihlallerin giderilmesi konusunda, AB Hukukunun özelliğinden
kaynaklanan bir takım sorunlarla karşılaşılabileceği düşünülmektedir.
Bu sorun, henüz AB, AİHS’ye katılmadan önce, AİHM’nin Matthews/
Birleşik Krallık kararının icra sürecinde somut olarak yaşanmıştır.47
AİHM’nin nihai ihlal (veya dostane ..züm) kararlarının yerine
getirilmesi sürecinde AB kurumlarının karşılaşabileceği sorunların,
kısmen Lizbon Antlaşması ile yapılan ve bundan sonra AB Kurucu
Antlaşmalarında yapılabilecek yeni değişikliklerle, Topluluğun karar
alma sürecinin esnekleştirilmesi yoluyla daha kolay aşılabileceği
söylenebilir.
SONUÇ
AB’nin AİHS’ye katılımına olanak veren Lizbon Antlaşması
ve AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokolün yürürlüğe girmesinin ardından,
katılımın ayrıntılarının AB Konseyi ve AK arasında imzalanacak Katılım
Antlaşmasıyla düzenlenmesi beklenmektedir. AB’nin AİHS’ye katılımı,
bölgesel .rgütlenmeler arasındaki ilişkiler y.nünden önemli bir ilki
gerçekleştirerek, uluslararası ve bölgesel .rgütler arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesinde .zgün bir model ortaya koyacaktır.
AB’de insan haklarının gelişimi konusu incelenirken değinildiği
üzere, ABAD kararları, Topluluk organlarının ve bu arada üye ülkelerin
eylem ve işlemlerinde insan haklarının gözetilmesi konusunda .ncü rol
oynamıştır. ABAD’ın çeşitli hak ve .zgürlüklere atıf yapan kararlarının
ardından, yetkili Topluluk organlarınca, Avrupa Toplulukları Kurucu
Antlaşmalarında insan haklarını güvenceye alan yeni düzenlemelere
girişilmiştir. Bu alandaki en son ve en önemli gelişme ise AB’nin
AİHS’ye katılımıyla yaşanacaktır. AB’nin AİHS’ye katılımının ardından
ABAD ve AİHM kararları arasında çıkabilecek uyuşmazlıklar ve AİHM
kararlarının yerine getirilmesi konusundaki endişeler saklı kalmak
kaydıyla, AB’de temel hak ve .zgürlüklerin kurumsal olarak korunması
ve geliştirilmesi, bu kez AİHM kararları yoluyla doğrudan ve daha etkili
olarak gerçekleşebilecektir.
KAYNAKLAR
Alston, Philip ve J. H. H. Weiler, “An ‘Ever Closer Union’ in Need of
a Human Rights Policy” European Journal of International Law, 1998, S: 9,
658-723
Benoît-Rohmer, Florence ve Heinrich Klebes, Council of Europe Law:
Towards a pan-European legal area, Strasbourg, Council of Europe Publishing,
2005
Callewaert, Johan, “The Impact of Accession to the European Union on
the Application of the European Convention on Human Rights”, 07.04.2006,
“EU Law and Judicial Practice” Workshop in Strasbourg, http://www.kas.de/
wf/doc/kas_10164-544-2-30.pdf, 01.03.2008
Chalmers, Damian vd., European Union Law: Text and Materials,
Cambridge, Cambridge University Press, 2006
SONUÇ
AB’nin AİHS’ye katılımına olanak veren Lizbon Antlaşması
ve AİHS’ye Ek 14 No’lu Protokolün yürürlüğe girmesinin ardından,
katılımın ayrıntılarının AB Konseyi ve AK arasında imzalanacak Katılım
Antlaşmasıyla düzenlenmesi beklenmektedir. AB’nin AİHS’ye katılımı,
bölgesel .rgütlenmeler arasındaki ilişkiler y.nünden önemli bir ilki
gerçekleştirerek, uluslararası ve bölgesel .rgütler arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesinde .zgün bir model ortaya koyacaktır.
AB’de insan haklarının gelişimi konusu incelenirken değinildiği
üzere, ABAD kararları, Topluluk organlarının ve bu arada üye ülkelerin
eylem ve işlemlerinde insan haklarının gözetilmesi konusunda .ncü rol
oynamıştır. ABAD’ın çeşitli hak ve .zgürlüklere atıf yapan kararlarının
ardından, yetkili Topluluk organlarınca, Avrupa Toplulukları Kurucu
Antlaşmalarında insan haklarını güvenceye alan yeni düzenlemelere
girişilmiştir. Bu alandaki en son ve en önemli gelişme ise AB’nin
AİHS’ye katılımıyla yaşanacaktır. AB’nin AİHS’ye katılımının ardından
ABAD ve AİHM kararları arasında çıkabilecek uyuşmazlıklar ve AİHM
kararlarının yerine getirilmesi konusundaki endişeler saklı kalmak
kaydıyla, AB’de temel hak ve .zgürlüklerin kurumsal olarak korunması
ve geliştirilmesi, bu kez AİHM kararları yoluyla doğrudan ve daha etkili
olarak gerçekleşebilecektir.
KAYNAKLAR
Alston, Philip ve J. H. H. Weiler, “An ‘Ever Closer Union’ in Need of
a Human Rights Policy” European Journal of International Law, 1998, S: 9,
658-723
Benoît-Rohmer, Florence ve Heinrich Klebes, Council of Europe Law:
Towards a pan-European legal area, Strasbourg, Council of Europe Publishing,
2005
Callewaert, Johan, “The Impact of Accession to the European Union on
the Application of the European Convention on Human Rights”, 07.04.2006,
“EU Law and Judicial Practice” Workshop in Strasbourg, http://www.kas.de/
wf/doc/kas_10164-544-2-30.pdf, 01.03.2008
Chalmers, Damian vd., European Union Law: Text and Materials,
Cambridge, Cambridge University Press, 2006
Offi cial Journal of the European Communities, 18.12.2000, 2000/C
364/01
Offi cial Journal of the European Union, 30.3.2010, 2010/C.83/01
Oder, Bertil Emrah, “Topluluk Hukukunda Temel Hak Koruması”,
Avrupa Birliği Hukuku, Ed. Gül.ren Tekinalp ve Ünal Tekinalp, 2. Bası,
İstanbul, Beta Yayınları, 2000
Ovey, Clare ve Robin White, European Convention on Human Rights,
Third Edition, New York, Oxford University Press, 2002
Peers, Steve, “Bosphorus European Court of Human Rights Limited
responsibility of European Union member state for actions within the scope
of Community law.Judgment of 30 June 2005, Bosphorus Airways v. Ireland,
Application No. 45036/98”, European Constitutional Law Review, 2006, S: 2,
443-455
Rosamond, Ben, Theories of European Integration, New York, Palgrave,
2000
Schneider, Gerald ve Mark Aspinwall “Moving Beyond Outworn
Debates: A New Institutionalist Research Agenda”, The Rules of Integration:
Institutionalist Approaches to the Study of Europe, Ed: Gerald Schneider ve
Mark Aspinwall, Manchester, Manchester University Press, 2001
De Schutter, Olivier, “Accession of the European Union to the European
Convention on Human Rights”, 11.09.2007, Paris, the Committee on Legal
Affairs and Human Rights of the Parliamentary Assembly of the Council of
Europe, http://www.europarl.europa.eu/meetdocs/2004_2009/documents/
dv/deschutter_background_ paris_110907_/deschutter_background_
paris_110907_en.pdf, 01.03.2008
Steiner, Henry J. ve Philip Alston, International Human Rights in
Context: Law, Politics, Morals, Second Edition, New York, Oxford University
Press, 2000
Tezcan, Ercüment, Avrupa Birliği Hukuku’nda Birey, İstanbul, İletişim
Yayınları, 2002