
Avrupa’nın rekabet edebilirliğini desteklemek genellikle Avrupa Birliği (AB) liderlerinin aklındadır. Bu, Covid-19’un bitişinden, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının neden olduğu enerji krizinden ve müttefiklerin tetiklediği dibe doğru ekonomik sübvansiyon yarışından [Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Enflasyonu Azaltma Yasası’nın (Inflation Reduction Act) elektrikli araç vergi kredileri gibi] bu yana özellikle hızlanmıştır.
Örneğin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, AB’nin ekonomik gündeminde reform yapması ve rekabet gücünü artırması gerektiğini savunuyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de “Avrupa’nın yeni bir bağlamda rekabet edebilirliği” konulu konuşmalar yapmıştır. Ayrıca, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz reformlar yoluyla Avrupa’nın rekabet gücünü artırmak ve “rekabetçi bir Avrupa Birliği”ne (a competitive European Union) odaklanmak istediğini söylemiştir. Avrupa Birliği Konseyi’nin, amacı “AB’de rekabet edebilirliği ve büyümeyi artırmak” (enhance competitiveness and increase growth in the EU) olan bir rekabet gücü yapılandırması (competitiveness configuration; COMPET) bile vardır.
Bununla birlikte, AB düzeyindeki vergi politikası fikirleri söz konusu olduğunda, rekabet gücü, geliri artırmaktan veya sosyal hedefleri takip etmekten daha az öncelikli görünmektedir.
AB’nin kendi kaynaklarında reform yapılmasına yönelik son tasarıları değerlendirelim. Covid-19 salgınına yanıt olarak AB, NextGenerationEU (NGEU) adlı bir teşvik ve kurtarma paketini onayladı. AB ilk kez, Üye Devletlere verilen kredileri ve hibeleri (yaklaşık 800 milyar Avro) finanse etmek için ortak borç vermeyi kabul etti. Avrupa Komisyonu 2026 yılına kadar tahvil satacak ve borç geri ödemeleri 2028 yılından 2058 yılına kadar gerçekleşecektir. Spesifik olarak, krediler borç alan Üye Devletler tarafından geri ödenecek, hibelerin ise (yaklaşık 338 milyar Avro) AB bütçesinden ödenmesi beklenmektedir.
Bu, AB’nin operasyonlarını ve programlarını finanse etmenin yanı sıra, artık NGEU borcunu ödemek için kaynak ayırması gereken AB bütçesi [Çok Yıllı Mali Çerçeve (Multiannual Financial Framework-MFF)] üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Bu, özellikle borçlanma maliyetini daha pahalı hale getiren yükselen faiz oranları göz önüne alındığında doğrudur. Bütçeyi yöneten Avrupalı politika yapıcılar artık boşluğu doldurmak için istikrarlı ve güvenilir gelir akışları bulmalıdır.
Özellikle, Avrupa Parlamentosu üyeleri (members of the European Parliament; MEPs), AB’nin kendi kaynakları olarak belirlemek için ek fonlar aramaktadır. Bunu yapmak onlara yalnızca AB düzeyinde daha fazla siyasi güç vermekle kalmayacak, aynı zamanda AB bütçesine diğer AB harcama programlarını azaltmadan borç ödemelerini zamanında yapma yeteneği de verecektir.
17 Nisan’da (2023), Avrupa Parlamentosu Bütçe Komisyonu (Budget Committee; BUDG), adil bir sınır vergisi ve kripto para birimleri vergisi gibi AB’nin finansman kaynaklarını çeşitlendirmek için birkaç tasarıyı öneren bir taslak raporu kabul etmiştir. Bu raporla ilgili önceki tartışmalarda bir Avrupa servet vergisi de önerilmişti.
Bu vergi politikası tasarımlarıyla ilgili birkaç sorun söz konusudur. İlk olarak, muhtemelen istikrarlı bir gelir elde etmeyeceklerdir. Komite herhangi bir gelir tahmini sağlamazken (ki bu başlı başına sorunludur), tarihsel olarak, istikrarsız bir vergi tabanına sahip vergi politikaları tutarlı gelir akışları üretmez. Bu, zor bir borç geri ödeme tarihi olan 2028 yılı ile gelire ihtiyaç duyan politika yapıcılar için bir sorun olacaktır.
İkincisi, bu tasarıların vergi tabanları nispeten dar olacaktır. İlkeli vergi politikası, gelir akışlarının öngörülebilir olmasını sağlamak ve verginin neden olduğu ekonomik bozulmaları azaltmak için daha geniş tabanlar ve daha düşük oranlar hedeflemektedir. Bu durumda, borcu geri ödemek için Üye Devlet veya AB düzeyinde gelecekteki açık borçlanma ihtiyacını da sınırlayacaktır.
Son olarak, kurumsal bir bakış açısıyla, Avrupa Parlamentosu Bütçe Komisyonu’nun odak noktası vergi politikası tasarlamak değil, harcamadır. Bu, rekabet gücü üzerindeki olumsuz ekonomik etkiler yerine gelir artırmaya öncelik veren politika tasarımlarına yol açabilir.
Bazı Avrupa Parlamentosu Üyeleri, bir miktar gelir elde etmenin hiç gelir elde etmemekten daha iyi olduğunu düşünebilir. Ancak bu mantık, vergi olayını ve bir verginin neden olduğu olumsuz ekonomik bozulmaları ve hükümet için herhangi bir uygulama veya uygulama maliyetini göz ardı eder. Avrupa’nın rekabet edebilirliğini teşvik etmek üzerinden gelir artırmaya odaklanan bu geçici önlemler ekonomik olarak zararlıdır ve eğer politika yapıcılar gerçekten olumlu bir etki yaratmak istiyorlarsa, o zaman kötü tasarlanmış vergi politikaları izlemekten kaçınmalıdırlar.
Mayıs ayında bu raporla ilgili yapılacak genel kurul oylamasında, Avrupa Parlamentosu Üyeleri, daha ilkeli bir tasarı olan katma değer vergisine [KDV (value-added tax; VAT)] dayalı katkıların reformuna odaklanarak Çok Yıllı Mali Çerçevenin (MFF) ve AB’nin kendi kaynaklarının gözden geçirilmesinde birleşik bir cephe sunmalıdır.
KDV temelli katkılar, bütçe açığının finanse edilmesinde önemli bir rol oynayabilir, ancak mevcut rejim kusurludur ve AB bütçesi için bir gelir kaynağı olarak KDV’nin yararlılığını azaltmaktadır. Reforma odaklanmak ve KDV’ye dayalı katkıların etkinliğini artırmak, daha az ekonomik bozulma ile geliri daha verimli bir şekilde artıracaktır.
AB, Çok Yıllı Mali Çerçeveyi (MFF) revize ederken, Covid ile ilgili fonlar veya Ukrayna’daki savaşın neden olduğu harcamalar gibi 2020 yılından beri oluşturulan ek programları ödemek için gereken gelir akışlarını değiştirmelidir. AB başlangıçta planladığından daha fazlasını harcadı ve şimdi fon toplaması gerekiyor -ancak bunu yalnızca gelir artırmaya odaklanan aşırı derecede karmaşık, sınırlı ve verimsiz bir şekilde yapmamalıdır. Politika yapıcılar, rekabet edebilirliği vergi politikası tasarımlarına dâhil etmelidir.