Tedarik Zinciri Riski: Tedarikçi Bileşimindeki Değişiklikler ve Dikey Entegrasyon Nuri Erşahin (Michigan Eyalet Üniversitesi Broad College of Business Finans Yardımcı Doçenti), Mariassunta Giannetti (Stockholm Ekonomi Okulu Finans Profesörü) ve Ruidi Huang (Güney Metodist Üniversitesi Cox İşletme Okulu Finans Yardımcı Doçenti) Çeviren: Yavuz Akbulak-SPK Başuzmanı

Merhum Ağabeyimin aziz hatırasına saygı ve hürmetle…
Küresel tedarik zincirleri inanılmaz derecede karmaşıktır ve yeterince anlaşılmamıştır. Savaşlar, doğal afetler, limanların kapanması ve siber saldırılar, tedarik zincirlerini son derece savunmasız hale getirmektedir. Yine de, son olaylar tedarik zinciri şoklarının önemli bir aksama kaynağı olduğunu vurgulasa da, firmaların bu tür şokların meydana gelme olasılığı ve bu risk kaynağında algılanan herhangi bir değişiklik hakkında yatırımcılarını sistematik olarak güncelleyip güncellemediği hakkında çok az şey bilinmekte ve tedarik zinciri riskinin kurumsal politikalar üzerindeki etkileri de ölçülememektedir.
‘Tedarik Zinciri Riski: Tedarikçi Kompozisyonunda ve Dikey Entegrasyonda Değişiklikler’ (Supply Chain Risk: Changes in Supplier Composition and Vertical Integration) başlıklı makalede, metinsel analiz kullanılarak bir tedarik zinciri riski ölçüsü oluşturulmuş ve firmaların politikalarının tedarik zinciri riskinden nasıl etkilendiği araştırılmıştır. Bu konuda yeni geliştirilen önlem, tedarik zinciri riskinden en çok hangi firmaların etkilendiğinin ve tedarik zinciri riskinin firmaların politikalarını ve endüstriyel yapısını ne ölçüde etkilediğinin incelenmesine olanak sağlamaktadır. Anılan çalışmada, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) borsasında işlem gören şirketlerin karşılaştığı tedarik zinciri şoklarının ilk iki anının ölçümlerini oluşturmak için kazanç konferans görüşmelerinin metinsel bir analizi yapılmıştır. Tedarik zinciri şoklarının ilk anı, tedarik zinciri tartışmalarının (örneğin, tedarik zinciri hakkındaki tartışmanın olumlu veya olumsuz tonu) duyarlılığı ile ilişkili olarak ve ikinci an olan tedarik zinciri riski, bu tartışmada risk ve belirsizliği yakalayan kelimelere odaklanılarak tanımlanır.
2002 ve 2020 yılları arasındaki tüm ABD şirketleri, risk ve belirsizlikle bağlantılı olarak tedarik zincirleri ile ilgili konuları tartışmaktadırlar. Bu, tedarik zinciri riskinin önemli olduğunu ve ekonomi ve finans literatüründe şimdiye kadar ihmal edildiğini göstermektedir. Daha da önemlisi, tedarik zinciri riski, hisse senedi fiyat oynaklığı ile pozitif korelasyon gösterirken, tedarik zinciri duyarlılığı pozitif getirilerle ilişkilidir. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, tedarik zinciri riski ve tedarik zinciri hissiyatı arasında negatif korelasyon olmasına rağmen, gerçek korelasyon sadece -%4’tür, bu da tedarik zinciri riskinin ve duyarlılığın bağımsız olarak ölçülebileceğini göstermektedir.
2011 Japonya depremi ve Tayland sel felaketi gibi tedarik zincirlerini sekteye uğrattığı bilinen olaylarla bağlantılı olarak, tedarik zinciri duyarlılığı negatife döner ve tedarik zinciri riski ortalama olarak artar. Tedarik zinciri riskindeki artış ve tedarik zinciri duyarlılığındaki düşüş, Covid-19 salgını sırasında benzeri görülmemiş görünmektedir. Ayrıca, girdi olarak farklılaştırılmış ürünler kullanan sektörlerdeki firmalar için tedarik zinciri riski daha yüksek görünmektedir, bu da bu malların ikame edilmesinin zor olduğu ve herhangi bir gecikme ve darboğazın ciddi aksamalara neden olduğu sezgisiyle uyumludur.
Makroekonomik ve endüstri düzeyinde belirsizlik önemli olsa da, firmaların tedarik zinciri riskini tartışma biçimleri oldukça kendine özgü görünmektedir. Tedarik zinciri riskindeki varyasyonun çoğu, zamana veya sektöre özel şoklardan ziyade firmaya özel şoklarla açıklanır. Farklı kıtalarda tedarikçileri olan ve tedarikçilerine göre küçük olan firmalar için tedarik zinciri riskinin daha yüksek olması, pazarlık gücünün sınırlı olduğunu düşündürmektedir. Belirli bir sektörde çok sayıda tedarikçisi olan firmalar, tedarik zinciri riskine daha az maruz kalırlar, bu da bekletme sorunlarının ve girdi kaynaklarında çeşitlendirme eksikliğinin tedarik zinciri belirsizliğini büyüttüğünü düşündürür. Muhtemelen daha karmaşık tedarik zincirlerine sahip olan büyük firmalar, tedarik zinciri riskine daha fazla maruz kalmaktadır.
Makalede, tedarik zinciri riskindeki artışları yönetmek için firmaların ne gibi önlemler aldığı da araştırılmıştır. Birincisi, firmalar daha fazla yatırım yaparak ve tedarikçilerinin sayısını artırarak ve endüstri lideri olarak kabul edilebilecek tedarikçilerle ve yakındaki tedarikçilerle ilişkiler kurarak tedarik zinciri riskini aktif olarak yönetiyor gibi görünmektedir. Ayrıca, çalışmada, tedarik zinciri riskinin firma ve endüstriyel yapının sınırlarını etkilediği de bulunmuştur. Girdilerin mevcudiyeti konusunda belirsizlik olduğunda, üretim sürecinin farklı aşamalarında ortak mülkiyetin faydalarının artması beklenir (Williamson, 1971). Buna göre, yüksek tedarik zinciri riski beyan eden firmalar daha çok dikey birleşme ve satın almalara (mergers and acquisitions-M&A) dâhil olmaktadır. Finansal kısıtlamalar, firmaların birleşme ve satın almaları gerçekleştirme yeteneklerini sınırlar ve potansiyel olarak uzun vadeli rekabet avantajlarını engeller.
Mezkûr çalışmadan elde edilen sonuçlar, daha yüksek tedarik zinciri riskinin, farklı coğrafi alanların performansı üzerinde uzun vadeli uzun vadeli etkilerle birlikte, ekonomik faaliyetin coğrafyası ve organizasyonundaki değişikliklerle ilişkilendirilebileceğini göstermektedir. Bu konuları keşfetmek, gelecekteki araştırmalar için heyecan verici bir alan sunmaktadır.