Bakırköy / İSTANBUL

Dev Varlık Yöneticileri, Üç Büyükler ve Endeks Yatırımı

Dev Varlık Yöneticileri, Üç Büyükler ve Endeks Yatırımı

Kurumsal yönetişim dünyasında, ‘Üç Büyükler’ olarak da anılan varlık yöneticilerinin [the rise of the Big Three asset managers (Vanguard, State Street Global Advisors ve BlackRock)] yükselişinden daha önemli bir yeni gelişme olmamıştır. Endeks fonlarının ve borsa yatırım fonlarının popülaritesi [popularity of index funds and exchange-traded funds] nedeniyle, bu varlık yöneticileri artık Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) halka açık şirketlerin en büyük sahiplerinden bazılarını temsil ediyor. Büyüklükleri ve kurumsal yönetişim etkileri nedeniyle, sağlam bir akademik literatür Üç Büyüklerin mülkiyetinin vaatlerini ve tehlikelerini tanımlamıştır. Yeni bir kitap bölümünde, ilk olarak bu literatürdeki temel çalışmalarda ortaya çıkan ve hem akademik makalelerde hem de finans basınında yaygın hale gelen bir dizi vekâlet veya kısa kavram tanımlanıyor; ayrıca bu kısa yolun yanlış algılamalara ve kafa karışıklığına nasıl katkıda bulunabileceği gösteriliyor.

İlk kısa gösterim/yol (shorthand), üç farklı varlık yöneticisine atıfta bulunmak için ‘Üç Büyükler’ kavramının kullanılmasıdır. Üç Büyükler’in her biri, endekslenmiş ürünlerde çok büyük tutarda parayı yönetiyor; bu tutarlar, endeks bazlı yatırımın artan popülaritesi sayesinde önemli ölçüde artmıştır. Ancak, her varlık yöneticisi arasında hem yönettikleri varlıkların bileşimi hem de kendi kurumsal yapıları ve faaliyetleri açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır (ve kitap bölümü bu farklılıkları ayrıntılı olarak açıklamaktadır). Bu nedenle, bu kurumları bir araya getirmek her zaman mantıklı değildir. Bu üç kuruma odaklanma, bilimsel odaklanmayı da önemli şekillerde sınırlamıştır. Örneğin, yönetim altındaki varlıklar (assets under management; AUM) açısından ‘State Street’ten daha büyük olmasına ve son birkaç yılda istikrarlı bir yatırımcı fonu akışından faydalanmasına rağmen, bu kavram ‘Fidelity’yi hariç tutar.

İkinci kısa yol, Üç Büyükler’i ‘pasif’ fonlarla (passive funds) bir tutmaktır. Pasif fon yöneticilerinin iç yüzlerini (incentives) daha iyi anlamak için Üç Büyükler’in kurumsal yönetişim uygulamalarını inceleyen -yazarlardan birinin önceki çalışması da dâhil olmak üzere- birçok makalede bu yanlış algılama yaygındır. Bu kısa yol belirli koşullar altında yararlı olabilse de, önemli sınırlamaları olduğunu gösteriyor. Ne de olsa, Üç Büyükler’in her biri aynı zamanda büyük tutarlarda aktif parayı yönetiyor ve sundukları endeks fonlarının kendileri de homojen olmaktan uzaktır.

Bu da bizi son kısa yola, yani ‘endeks fonlarının’ tamamen pasif ve birbiriyle değiştirilebilir olduğu fikrine getiriyor. ‘Pasif yatırım’ (passive investing) kavramının kuramsallaştırılmadığını ve endeks fonları arasında geniş bir çeşitlilik olduğunu göstererek bu kısa yolun sınırlamaları araştırılıyor. Başka bir deyişle, gizli endeksleyiciler veya gerçekten oldukça ‘pasif’ olan aktif fonlar (active funds that are really quite passive) olduğu gibi, endeks fonları da portföy yöneticilerine verilen -ve tarafından kullanılan- takdir yetkisi, alınan ücretler ve kullanılan alım satım (işlem) stratejisi açısından önemli ölçüde farklılık göstermektedir. Bu nedenle, hem akademisyenler hem de portföy yöneticileri tarafından yatırım fonlarını pazarlamak için kullanılan aktif/pasif ikiliği (active/passive dichotomy), bu piyasanın önemli özelliklerini gizlemektedir.

Kitap bölümünün son kısmı, bu gözlemlerin gelecekteki araştırmalar için sonuçlarını tartışıyor. Birlikte ele alındıklarında, ‘pasif’ yatırımın yükselişinin kurumsal yönetişimi nasıl etkilediğine (how the rise of passive investing affects corporate governance) dair tartışmalara ışık tutuyorlar. Akademik alakanın ötesinde, bu gözlemler, bu piyasa gelişmelerine yasama eylemiyle yanıt vermek isteyen politika yapıcılar için önemlidir. Örneğin, yakın zamanda ABD Senatosu’nda tanıtılan bir yasa tasarısı olan INDEX Yasası, yatırım danışmanlarının, bir endeksi izleyen veya pasif bir fon veya endeks fonu olduğunu açıklayan herhangi bir fon olarak tanımlanan ‘pasif olarak yönetilen fonların’ (passively managed funds) oylarını geçirmesini gerektirecektir. Gösterildiği gibi, bu tanım ‘gizli aktif’ fonları (closet active funds) şemsiyesi altına süpürür.

Kitaptaki bu analiz ayrıca diğer acil kurumsal yönetişim görüşmelerine (conversations) ve özellikle de büyüme ve büyük varlık yöneticilerinin uygun rolüne ilişkin tartışmalara ışık tutuyor. Bu çıkarımlar daha ayrıntılı olarak çizelgeleniyor ve gelecekteki araştırmalar için sorular vurgulanıyor.

 

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Eğitimlerimiz Hakkında Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz: